5 Aralık 2016 Pazartesi

Ufka yolculuk 2

Merhaba dostlar
Hayırlı pazartesiler:)
Başlıktanda anlayacağınız üzere,bu sene beşincisi yapılacak olan Ufka yolculık kültür yarışmalarından bahsetmek istiyorum. 
Ben ufka yolculuk iki diye başlık attım,çünkü benim için ikinci ufka yolculuk.
İlkini geçen sene girdiğim hadis yarışmasıyla yaptım.
Bu sene ki, yarışma konusu meal.
Hayat kitabımız kuranı kerim meali.
Ödüller dehşet.
46 umre hediyesi yanı sıra dosta yolculuk adında müslüman ülkelere ziyaret hediyesi de var. Endonezya Makedonya Bosna Hersek gibi. )
Ödüller bir yana kitabımızla haşır neşir olmak , onunla amel etmek için çok güzel bir fırsat diye düşünüyorum. 
Emeği geçenlerden Allah razi olsun. 
Kayıtlar 19 şubattta sona eriyor.
Yarışma 26 mart 2017 de
A B C kategorileri için soru bankalı çalışma kitabı hazırlamışlar.
Diğer kategori ler içinde hazırlıyorlarmış.
Sosyal medyada hesabı olanlar  oradan takip edebilirler.
Hatta facebookta örnek sorular veriyorlarmış hergün.
Neyse efendim ayrıntılı bilgiye ufkayolculuk.com dan ulaşabilirsiniz. 
Allah izin verirse, bu kutlu yolun yolcusuyum.
Sizde olmak istemezmisiniz?
Mini bir yarışmaya ne dersiniz? 
İşte size örnek sorulardan iki soru.

   Yusuf suresinin 92.ayetinde Hz.Yusuf, kardeşlerine kendini tanıttıktan ve kardeşleri suçlarını kabulden sonra onlara ne söyledi?
A-benden özür dilemeyin sizi Allah affetsin.
B-bugün size kızacak değilim
C-bugün size kınama yok Allah sizi affetsin
D-memleketinize dönün babama selam götürün


     İhlas suresinin1-4 âyet lerine göre aşağıdakilerden hangileri burada yer almaz?

 a-O gizli ve açık olan herşey i bilir.
 b-O Allah birdir
 c-O tevbeleri çokca kabul eder
 d-Onun hiçbir dengi yoktur
 e-Allah sameddir
 f-O esirgeyen ve bağışlayandır
 g-O doğmamış ve doğurmamıştır


   Kolay gelsin:)

25 Kasım 2016 Cuma

Her nefis ölümü tadacaktır.

Tam bir ay olmuş.
En son 25 ekimde yazmışım.
Babam rahatsız,merak edip arıyorum.
Telefona birgün önce Hollanda dan gelen halam bakıyor.
Babam nasil? hala diyorum halam ağlamaya başlıyor.
Biraz toparlandıktan sonra yavrum imkanınız varsa çıkın gelin diyor kapatıyorum.
Gitmem lazım ama nasıl?
Eşime babamı ziyaret etmek istediğimi söylüyorum.
Nasıl giderim?
 Kaçgün giderim?
Zeyneb bebek?
 Çocuklar?
 Hangi gün gidip, hangi gün hangi saatlerde gelmem uygun olur onu ayarlamaya çalışıyoruz.
Pazartesi eşimin yurt nöbeti var.
Salı kursu var.
En uygun salı akşamı gidip,pazar günü dönmek.
Gidiş dönüş bileti alıyoruz.
1 Kasım akşamı gideceğim,nasibse 6 Kasım pazar öğlen döneceğim.
Zeyneb bebeğin annesini arıyor, durumu anlatıyorum.
Sorun değil abla çaresine bakarız.diyor
Çamaşır sepetinde ne kadar çamaşır varsa yıkıyorum.
Buzluğa börek ,kek, poğaça yapıp atıyorum.
Bir yandan kuruyan kıyafetleri ütülüyorum.
Ben gelene kadar perişan olmasınlar diye koşturuyorum.
İki çeşit çorba, iki çeşit  yemek yapıp dolaba koyuyorum.
Bir yandanda ayşeme şunu şöyle yap, bunu böyle yap,ocağı açık unutma,kapılara dikkat et gibilerinden talimatlar veriyorum.
Eşim kursa gidiyor,  saat 20 00"
de geleceğim hazır olun hemen çıkalım diyor.
Ben henüz son rütuşları yapmış yatsı namazımı kılmıştım ki, eşim geliyor hemen çıkıyoruz.
Uçak 22 35' te.
Dualar okuya okuya gidiyoruz dışarısı yağmurlu ve soğuk.
Bir ara eşim radyoyu açıyor, Fatih Kısaparmak "bu adam benim babam" söylemeye başlıyor.
Ve ben  dışarda ki, yağmura eşlik ediyorum.
Ağlıyor ağlıyor ağlıyorum.
Eşim ve çocuklar la vedalaşıp ayrılıyoruz.
Saat 22 35" te kalkacak uçak yarım saat rötar la 23 00"te kalkıyor.
İki saat sonra Sabiha Gökçen havaalanı çıkış kapısında kardeşimi bekliyorum.
Arabayla on dakika uzaklıkta ki,evimize gidiyoruz.
Babam yatağında yatıyor,elini öpüyorum.
Geldinmi kızım diyor?
Geldim baba nasılsın diyorum.
Yüzlerin üzerinde olan adam 65 kiloya kadar düşmüş.
Hastalık babamı eritmiş.
Zayıfladığı için takma dişlerini çıkarmış.
Çok rahat konuşamıyor,çok halsiz.
Sağdan sola dönerken yardım istiyor.
Yemeyi çok seven babam on gündür hiçbir şey yememiş.
Dr.serum vermiş.
Az  az su içiriyoruz.
Herkes başında.
Büyük teyzem iki halam yurt dışında yaşayan erkek kardeşim ben.
Başım çok ağrıyor,uçağa binmeden aldığım ilaç fayda etmedi
Artı çok yorgunum.
Vakit geceyarısına doğru ilerlerken yatıyoruz.
Sabah kalktığımda başımın ağrısı geçmemişti hala.
Hemem iş bölümü yapıyoruz kimi kahvaltı hazırlıyor,kimimiz temizlik yapıyoruz.
Annem ve büyük halam babamın başındalar.
Gelen gidenin haddi hesabı yok.
Geçtiğimiz nisan ayında netleşmişti babamın hastalığı.
Bir anda 18 kilo vermesi hiç hayra alamet değildi.
Annemin ısrarıyla doktora gidiyorlar.
Tahliller tetkikler filmler....
Sonuç babam kanser.
Pankreas kanseri.
Dr.ameliyat günü için babamı çağırıyor.
Babam pek yanaşmıyor ameliyat sonrası sıkıntılarını dinledikten sonra kesin karar veriyor.
Ameliyat olmayacağım diyor.
Allah razı olsun kardeşim moral olsun diye babamı ramazan umresine gönderiyor.
Küçük halam babamı yanlız bırakmak istemiyor,ona eşlik ediyor.
Umre dönüşü doktora gidiyor.
Kanser ciğere sıçramış.
Ameliyat şansı olmadığı için kemoterapi ye başlıyor.
Onbeşgünde bir toplamda sekiz seans alacak.
İlkinde ben oradaydım.
Beraber gitmiştik.
İlk başlarda hiç konduramayan ben iyiyim benim birşeyim yok diyen babam son zamanlarda kendini iyice bırakmıştı.
Çok duygusal olmuştu.
Telefonda konuşurken ağlıyordu.
İşlerimi bitirip babamın başında kuran okuyorum,bir ara gözlerini açtı su istedi.
Verdim.
Tekrar kapattı.
Bir süre sonra uyanıp biraz oturmak istediğini söyledi.
İşte o an oldu ne olduysa.
Biz onu otutturmaya çalışırken,babamın birden bakışları ifadesizleşti.
Başında kuran okuya okuya gitti babacığım.
Bizi bırakıp gitti.
Yükünü hafifletip gitti.
Maddi manevi temizlenip gitti.
Elimizden hiçbirşey gelmedi.
Düşünüyorumda dünya herşey boş.
Allahın senin için takdir ettiği vakit gelince ne bir an geri nede ileri alınıyor.
Mekanın cennet olsun babacığım.
Öyle ümit ve zanediyoruz ki, sen şehit oldun.
Ahirette buluşmak dua ve temennisiyle.


25 Ekim 2016 Salı

İcatcı

Okullar açıldı,bir koşuşturmacadır gidiyor.
Daha önceki yazılarımda çocukların öğretmenleriyle alakalı sıkıntılarımızı yazmıştım.
Biraz geçde olsa,halloldu çok şükür.
Kızımın geçen sene ki öğretmeni,oğlumun öğretmeni olmuştu.
Duyunca yok artık demiştim.
Niye demiştim okuyanlar biliyor.
Okumayanlar için tık tık demiycem,daha doğrusu diyemiycem.
Çünkü tık tık yapmayı bilmiyorum. :)
Neyse öğrenirim zaar nasıl olsa daha gencimde diyemiyorum.
Adı üstünde ihtiyar hafızın günlüğü adlı bloğun ihtiyar sahıbesiyim ben.
Oğlumun öğretmeni değişti.
Yeni atanan öğretmenlerden genç bir hanım kardeşimiz geldi.
Kızımında sınıfını değiştirdik.
Şimdilik biz öğretmenlerimizden,öğretmenlerimiz bizden memnun.
Şimdilik diyorum çünkü fatımanın öğretmeni hamileymiş şubat tatilinde doğum iznine ayrılacakmış.
Duyunca Cüneyt Arkınvari uzun bir naayııır nolamaz çektik.
Kızım 3.sınıfa gidiyor üç senede dört öğretmen.
Kızlarımın aksine bizim üç numara bayağı zorluyor bizi.

Bi kere ders yapmak istemiyor.
Tezahürat larla dersin başına otutturuyoruz.
Aslan oğlum kaplan oğlum sen yaparsın sen şöylesin sen böylesin.
Derse oturuyoruz ama konuşmalar, ona buna laf atmalar ,kalkmalar gelmeler gitmeler, ağlamalar keşke hep boyama yapsam hiç yazmasam demeler...

Af Allahım sen yardım et.
Dürüst olmak gerekirse bunun böyle olacağını biliyorduk ama bu kadar  bunaltacağını düşünmemiştik.
Zaten Ahmetin ödev işi babamızda.
Ama bazen bana kalıyor.
Misal şimdi kursu var geldi yemek yedi tekrar okula gitti.
Ahmete ültimatom verildi.
Oğlum benim çıkmam lazım, ben gelene kadar ödevlerini bitir anneni bunaltma.
Babamızı yolcu ettik, derse oturduk.
Daha doğrusu oturmaya çalıştık.
Ben böyle herkes sofraya oturup servis yaptıktan sonra sofraya oturuyorum ya, yine birgün böyle geç oturunca,babasına baba annemden şöyle birkaçtane alsan biri temizlik yapsa,biri yemek yapsa annem çok yoruluyor, bizimle beraber sofraya otursa demiştide ne kadar gülmüştük.
Sanki manavdan meyve siparisi veriyor.
Babamız hemen olur oğlum bana uyar demez mi.?
Ya huyundan ya suyundan dedikleri şey bu olsa gerek.
Zira bulunduğumuz ilçede ki  erkeklerin  % 75 i iki üç evli.
Neyse biraz sıkar dedik konuyu kapattık.
Başlıktan anlayacağınız üzere,oğlum büyüyünce icatcı olacakmış,kendinden iki üç tane daha yapcakmış.:)
Böylece ders yapmak ,çöp atmak ,ekmek almak zorunda kalmayacakmış.
Ne çözüm ama?
Allah iyiliğini versin çocuk senin emi.
Aaaaaamiiiiiiin.



18 Ekim 2016 Salı

   
     "Zarar,hep fakir fukaraya,garib gurabaya.Karı ise ancak kelime sonlarında görebiliyorlar; Cefakar
                                                 Fedakar.....

14 Ekim 2016 Cuma

"Bu yazı sevgili begonvil sokağının 24 saat size yetiyormu? adlı yazısından ilham alınarak yazılmıştır"


Saat 7 de kalkıyorum.
Akşamdan biraz hazırlık yapıyorum.
Kızlara yarın giyecek kıyafetlerini hazırlamalarını tembih ederek,Ahmetin kyafetlerini ayarlıyorum.
Doğduğundan beri uykuyla arası olmayan Ayşem genelde benden önce kalkıp hazırlanır.
Fatımamı uyandırır,Okul vaktinin geldiğini söylerim.
Sağolsunlar fazla uğraştırmazlar beni.
Bir yandan Ahmeti hazırlarken,bir yandan beslenme çantalarını hazırlarım.
7 40 itibariyle hep beraber evden çıkıyoruz.
 Ben hariç herkes okula.
Babamız sağolsun önce beni, daha sonra çocukları bırakıp okuluna gidiyor.
İhtiyar hafız nereye gidiyor? acaba diye merak edenler olmuştur.
Annesi gelene kadar (13 00) minik Zeynebe gözkulak olmaya gidiyorum.
Evet evet bebek bakıcısı oldum sonunda:)
Sonunda diyorum çünkü geçen sene bu ilçeye geldiğimizden beri bebek bakmak istedim,istemekle kalmayıp okullara gittim,bebek bakıcısı arayan olursa bu işi yapabileceğimi söyledim,ilçenin en meşhur kırtasiyesinin camına ilan astım ama nafile.
Birtürlü kısmet olmadı.
Birgün temizlik yaparken oğlum "anne bebek bakıcısı olamadın senden olsa olsa temizlikçi olur "demiştide nekadar gülmüştüm.
Gelelim Zeyneb bebeğe,minik zeyneb henüz üç aylık.
Anne ve babası öğretmen.
Ben giriyorum anne çıkıyor.
Zeyneb genelde uyanık oluyor.
Biraz zeyneble konuştuktan  sonra,karnı tok olan zeynebin altını alıyorum ve uyuyor.
Maaşallah bakıcısının minik kuzusuna sakin bir bebek.
Çok iyi anlaşıyoruz.
Zeyneb uyurken biraz haberlere bakıp,gündemi takip etmeye çalışıyorum.
Günlük okumam gereken cüzümü sesli bir şekilde okuyorum zeynebde nasiblensin diye.
Sosyal medyada yokum.
Evimde evlendiğimden beri tv yok.
İlk beş sene internette yoktu.
Yani sevgili begonvil sokağının yazdığı gibi uzak durmamız gereken üç t den (tablet televizyon telefon) üçlüsünden sadece telefon var.
Sosyal medyada olmadığım için,telefonda fazla meşgul etmiyor.
Takibettiğim birkaç haber sitesi ve blog.
Saat 13 de minik zeynebin annesi giriyor ben çıkıyorum.
Eve geldiğimde çocuklar henüz okuldan gelmiş oluyorlar.
Üstümüzü çıkarıp evi bıraktığımız yerden toplamaya başlıyorum.
Çocukları yedir,namaz kıl yemek yap sırayla ayşem daha sonrada babamız geliyor.
Yemek ye sofrayı topla,bulaşıkları yıka akşam oluyor.
Akşam namazını kılıp biraz istirahat ettikten sonra,20 21 arası okuma saati yapıyoruz.
Ben önümüzdeki aylarda gireceğim sınava hazırlanırken,ahmet ödevini yapıyor.
Kızlarda babalarıyla kitap okuyorlar.
Okuma/ders çalışma saati bitiminde çay içmek için biz mutfağa geçerken çocuklarda birşeyler bakıyorlar.
Çoğu zaman bakarkende uyuyakalıyorlar.
Yataklarını aç onları yatır ,mutfağı topla namaz kıl varsa ütü yap saat 23 oluyor ve galiba 24 saat bana yetiyor.
Zamanın rabbine şükürler olsun.
Bu arada zaman bana yetmiyor,ne yapsamda zamanı yetirsem diyenleriniz varsa,sevgili begonvil sokağının 24 saat bize yetiyormu? adlı yazısını okumanızı tavsiye ederim.
Çok güzel öneriler var.
Selam ve dua ile
Allaha emanet olun.

13 Ekim 2016 Perşembe

"Bazı insanlar,kişiliklerinin eksik yanlarıyla yüzleşmek yerine,eksikliklerini başkalarının masumiyetlerine dil uzatarak  kapatmayı ve sağır vicdanlarına karşı,dürüst olmaktansa,ağır kusurlarını yükleyecek bir günah keçisi bulmayı tercih ederler"
     
      Selam ve muhabbetle....

10 Ekim 2016 Pazartesi

"İnsanlar,daha çok kendilerinin ihtiyacı olan şeyleri başkalarına vermeye bayılırlar.

  Mesela nasihat etmek gibi.......

4 Ekim 2016 Salı

Merhaba sevgili dostlar
Karakaplı bir defterim var benim,hoşuma giden sözleri kaydettiğim.
Ara ara onlardan yazıp,sizinle paylaşmayı düşünüyorum.
İşte onlardan ilki.


  "Geçmişle yaşamak,en ağır ruh hastalığıdır.Eğer yenemezsen,asla yeni bir gelecek yazamazsın."
 
   Selam ve dua ile

30 Eylül 2016 Cuma

Hayrla huzurla gel.....1438

Pazar günü 2 Ekim aynı zamanda 1Muharrem
Yani hicri yılbaşı.
Hicri yılbaşı, bu mübarek günün müslümanlar açısından bir çok özel ve mukaddes anlamı vardır.
Hz. Ömer zamanında takvim başlangıcı olarak kabul edilen bugün Allah'ın ayı Muharrem ayınında başlangıcıdır.
Peygamberimizin Mekke'i mükerremeden Medine' imünevvereye hicretinin başlangıç kabul edildiği tarihe,seneye"Hicri yıl" denir.
Burada ayın hareketi esas alındığı için "Hicri Kameri sene" yada"sene i Kameriyyede denir.
Hicri takvim Miladi takvim gibi 12  ay esasına dayanır.
Hicri takvimin başlangıcı Muharrem ayı,sonu ise Zilhıccedir.
Hicri takvimde geçen ay isimleri şöyledir;Muharrem
Safer
Rebiul evvel
Rebiulahır
Cemazilevvel
Cemazilahir
Receb
Şaban
Ramazan
Şevval
Zilkade
Zilhıcce

Hayr ve huzurla gelip,hayr ve huzurla bizi terketmesi duasıyla.
Hicri yılbaşınızı tebrik ederim.

29 Eylül 2016 Perşembe

Ritalin anneleri...

Merhaba sevgili okurlar.
Bu yaz bir ilaçla tanıştık.
Başlıktan da anlayacağınız üzere, ilacın adı ritalin.
Nasıl tanıştığımıza gelince,tanışmamıza bizim korkusuz cengâver (20 Aralık 2010)doğumlu oğlum vesile oldu.
Ayaklandığı günden beri,hergün bir vukuat:(hangi birini sayayım.
Çok şükür rabbimin korumasıyla bugünlere kadar geldik,bundan sonrada O'na emanet.
Yok yok bu çocukta bir rahatsızlık var bunu Dr. götürmeliyiz dediğim zamanlar,"küçükken bende öyleydim üç ablam peşimde dolaşıyorlardı,çocuk çocukluğunu yapıyor"sözleriyle karşı çıkıyordu eşim.
Beni en çok bunaltan durumlar eşyalara ve ablalarına bilerek zarar vermesiydi.
Ablaları artık o kadar bunalmışlardı ki,Ahmet'in şiddetine maruz kaldıklarında"niye doğurdun bu çocuğu biz size yetmiyormuyduk,yeter artık bıktık bu çocuktan "serzenişlerine maruz kalıyordum:)
Sonunda eşimi razı ettik ve çocuk pskiyatırdan randevu aldık.
Zamanı gelince babamız gönülsüz,ben umutlu çokca endişeli hastaneye gittik.
Sıramız gelince içeri girdik,Dr.hanım hoşgeldiniz dedikten sonra Ahmetle konuşmaya başladı.
İsmini bildiği halde ismini öğrenebilirmiyim?dedi.
Ahmet kendinden emin bir şekilde ismini söyledi,kaç yaşındasın?kardeşlerin varmı?ne yapmaktan hoşlanırsın?bu minvalde biraz sohbet ettikten sonra buraya niçin geldiğine dair bir bilgin varmı?diye sordu Dr.hanım.
Ahmet yok anlamında  başını salladı.
Bana dönerek " o halde annene soralım"dedi.
Ben şaşkın bir vaziyette Ahmet'in yanındamı dedim.
Her ne kadar çocuk da olsa yaptıklarını onun yanında anlatamazdım.
Dışarda kimse varmı? dedi bende babası dışarda dedim.
Ahmet sen biraz dışarda babanın yanında beklermisin dedi.
Ahmet dışarı çıkınca ben anlatmaya başladım
Dr.hanım hemen teşhisi koydu.
Hiperaktivite dikkat eksikliği.
Hemencecik de bir ilaç yazdı,beyinde "dopamin"adında bir madde eksikliği hiperaktiviteye neden oluyormuş.
İlaç eksik olan madde işlevini görecekmiş.
Yaşı küçük olduğu için  dozu çok az verecekmiş,doz az olduğu için etkisini hemen göstermeyebilirmiş.
Biraz sabırlı olacakmışız,ayda bir kontrole gelcekmişiz.
İştahsızlık ve uyku gibi yan etkileri varmış.
Biraz uyuşuk gibi olurmuş,aslında o normal haliymiş.
Anormal hali şimdiki halmiş.
Reçeteyi  yazdı kullanma şeklini söyledi,müsaade isteyip ayrıldık.
Ilacın ismi Ritalin.
Dürüst olmak gerekirse Dr.hanımın anlattıkları biraz kafama yatmıştı,endişelerimle beraber.
Ilacı aldık eve geldik hemen prospektüsünü okumaya başladım.
Bir sürü yan etkisi var, bu kadar yan etkisi olan ilacın tam  etkisi ne ola ki?
Yetinmedim,netten de araştırmaya başladım.
Doğrusu hiç hoş şeyler yazmıyordu.
Hastalık için ilaç değil de,ilaç için hastalık üretiliyor sözü aklıma geldi.
Tek dertleri kasalarını doldurmak olan dev ilaç şirketlerinin bir oyunu olabilirdi.
ABD de yasaklanmış.
Ekşi sözlüğe bile baktım.
En çarpıcı olanı indigo dergisinde yayınlanan "Bir annenin ritalin öyküsü"adında ki yazıydı.
Link vermeyi hala beceremiyorum.
Bir annenin ritalin öyküsü diye yazarsanız hemen çıkıyor zaten.
Çaresiz bir şekilde  oğluna kullanmak zorunda olan bir annenin anlattıkları ilginçti.
Bu kadar araştırmadan sonra zaten gönlü olmayan eşimle ortak ilacı kullanmama kararı aldık.
Elhamdülillah hiç vermedim.
Ilacı vermek en çok benim işime yarardı,lakin bu kötülüğü yapamazdım çocuğuma.
Burda sorgulanması gereken çok konu var.
En başta bu kadar yan etkisi olan bir ilacı Dr.lar neden yazarlar.
Saglık bakanlığı bilmiyor mu?
Canımız sağlığımız sana emanet ya rab!
Yazımı okuyanlardan hassaten rica ediyorum
Bîzzat kendi kullanan,yada yakını kullanan varsa izlenimlerini burada paylaşırsa çok memnun olurum.
Hepinize sağlık sıhhat ve afiyet dolu bir ömür diliyorum.
Allah'a emanet olalım.

24 Eylül 2016 Cumartesi

Ben geldim.....:)

Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berakatuh
Merhaba dostlar
Hepinizi hasretle ve muhabbetle selamlıyorum.
Allah'ın izniyle  kendimi hep iyi hissettiğim yerde iyi hissetmek için yine buradayım.
Rabbime sonsuz şükürler olsun.

"Hatırlayın ki Rabbiniz size:Eğer şükrederseniz,elbette size nimetimi arttıracağım ve eğer nankörlük ederseniz,hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.diye bildirmişti."
İbrahim 7

Her bir ayeti birbirinden güzel Rabb'imiz  bize va'd ediyor.
Ve şüphesiz ki,Allah'ın va'di haktır.
Casiye 32


Şükür,eldeki nimetin bağı,gelecek nimetin ağıdır.
Evden çıkarken bazı çekincelerim korkularım endişelerim vardı.
Rabbimin yardımı başta canım annem ve yola çıkacağım zaman umrede olup sıkıntılarımın bertaraf olması için dua eden halam ve siz kıymetli okurlarımın dualarıyla,korktuklarımdan emin,umduklarıma nail oldum.
Elhamdülillah
Rabbim bizi her daim şükreden kullarından eylesin.
Bir gecede dengeleri altüst eden 15 Temmuz darbe kalkışması olmayaydı güzel bir tatil olmuştu.
Bu konuya hiç girmiycem zira,burası hem yeri değil hemde işin içinden çıkamam.
Ülkemize kasteden iç ve dış düşmanların şerrinden Allah'a sığınırız.
Rabbim bir daha bize böyle bir gece yaşatmasın.amin
Ara ara takip ettiğim blokları okuyup arada birde yorum yazdım ama bloğuma hiç yazamadım.
"Nerelerdesiniz?inş afiyettesinizdir" diye beni merak eden incelikler yüzündene de hususen teşekkür ediyorum.
Geldim işte buradayım kardeşim:)
İnşaallah vakit buldukça yazıcam.
Vakit buldukça diyorum çünkü,yoğun bir mesai beni bekliyor.
Önümüzdeki aylarda girmem gereken resmi bir sınav,ölene kadar tekrarlamam gereken hafızlığım,(bu arada sabah bir arkadaşım bana mesaj göndermiş.senin sayende hafızlık tekrarına başladım 4.cüzü verdim hemde şamile demiş.şamil 15 yaşında ki hafız olan oğlu.ne kadar hoş değil mi?hafızsın hafız olan evladına ders dinletiyorsun.bizede nasib olur inş.dua etde daim olsun diyede bitirmiş mesajını.
Âmin arkadaşım.Rabbim muvaffak etsin.)Ne kadar sevindim bilemezsiniz.
Hasılı çok işim var çooook.
Bu arada ev bütçesine katkıda bulunmak için bebek bakmayı bile düşündüm.Çocukların hepsi okula gidiyor.Şimdiye kadar bir taleb olmadı ama bekliyorum.Varsa bakıcı arayan ben burdayıııım:)
Bu arada eğitim yılının başlamasıyla canımız yine sıkıldı:(
Daha önce ki yazılarımı okuyanlar bilir,Fatıma Zehra'nın öğretmeni ile bayağı sıkıntılarımız vardı,ve şöyle böyle seneyi bitirsek bile,mümkün değil önümüzdeki sene sınıfını değiştirmek istiyorum demiştim.
Öğretmen kardeşimizi birinci sınıflara vermişler.
İyi zaten öğretmeni değiştirmek istiyorduk en azından arkadaşlarından ayrı olmaz dedik.
Sevindik:)

Ne var ki sevincimiz ertesi gün yoğun bir hüzne dönüştü.:(


Şöyleki  Pazartesi günü okula gittiğimizde birinci sınıfları listelemişler birinci sınıf okutacak öğretmenler kur a çekecek kime hangi şube çıkarsa o şubeyi okutacak dediler.
Ertesi gün yani salı günü dualar ede ede okula vardığımızda kur alar çekilmiş,ismi 1 D sınıf listesinde yer alan Ahmed yasinimizin öğretmeni Fatıma Zehra'nın öğretmeni olan ....... Hoca olmuştu.
Şaka gibi değil mi?
Dururmuyum,soluğu müdür yardımcılarının odasında aldım.
Bayan olan m yardımcısı hocamıza mevzudan bahsetmiştim.
Kızımın öğretmeni olmasını istemediğim öğretmen oğlumun öğretmeni olmuştu.
Durumu anlattığımda m yardımcısı hocamız güldü.
Şu an birşey yapamayacağını ileriki günlerde bakacağını söyledi.
Ahmet'i alıp eve geldik.
Bakalım nolucak?
Rabbim işini hakkıyla yapan liyakat sahibi öğretmenler nasib eder inş
Ahmedime Fatımama ve bütün çocuklarımıza.
Görüşmek üzere hoşçakalın.










25 Haziran 2016 Cumartesi

Konuk Yazardan: "Psikolog Maceram"

Merhaba. Sonunda İhtiyar Hafız'ıma söz verdiğim yazıyı yazıyorum. Evet tek seferlik konuk yazarım ama ne yazacağım hakkında pek bir fikrim olduğunu söyleyemem. O yüzden işi gücü olan kıymetli vaktini harcamayabilir.
Geçen hafta bir psikolog görüşmem vardı. Recall Healing denen bir terapi yöntemi varmış. Psikolog bu yöntemi annesi üzerinde denemiş ve annesinin her bahar şiddetli geçen alerjisi bu sene çok da nüksetmemiş. Alerji-Hastalık-İyileşme kelimeleri facebookta trafik ışığı gibi yanıp sönünce ben de aldım randevuyu gittim. Tabi bu kelimelerin beni niye çektiğini de yazmak lazım. Kasım ayında bademciklerim iltihaplandı. 10 adet iğne vuruldum. İki hafta sonra tekrar 10 adet iğne, iki hafta sonra tekrar iltihaplanınca başka bir doktor 10 tane daha ve böyle böyle iki ay içinde toplam 38 adet iğne vurulup son iki tanesini mabadımın üzerinde oturamayacak hale geldiğimden serum içinde aldım. İğneler bitince yuttuğum antibiyotiğin sayısını bilmiyorum. Ama geçti mi geçmedi. Tekrar tekrar haziran ayına kadar bademciklerim iltihaplandı. Eklemlerim ağrıdı. Bir araba dolusu sopa yemiş gibiydim. Ağzımı açınca sızan iltihap görünür haldeydi. Şayet bademciklerim şiş değilse burnum ya da kulaklarım tıkalıydı. Baktım bu işi modern tıp çözemeyecek, alternatif tıbba daldım. Attarın biri bana öylesine yenilemez bir macun hazırladı ki- hem de tam 300 tl ye-kıyıp da yiyemedim. Ölümcül bir hastalığa yakalanırsam yiyeceğim. Bir kaç kez hacamat yaptırdım. En son 1 mayısta haccama boğazımı sen mi kesersin ben mi keseyim deyince tarama hacamatlarıyla kafa hacamatını beraber yaptırmış oldum. Tabi ya bu kadar hacamat bünyeme ağır geldiğinden ya da kol kadar saçımın kazınıp kafa derimin maymunun totosu gibi açığa çıkmasından bilemiyorum, yataktan çıkamaz hale geldim. Ve tekrar modern tıp. Acilleri atlıyorum. Kendimi çekemez tahammül edemez hale geldim. Sürekli ağlıyorum. Burun beton gibi beyne oksijen gitmiyor. Burun tıkalıyken insanın algısı da sekteye uğruyor. Hatta kendime zeka testi yaptım, 100 (ortalama zeka) çıktı. Ben Ortalama Zeka çıktım! Resmen depresyon etkisi yaptı bende. Çift koldan hastalıkla savaşmaya karar verdim ve tavsiye üzerine adını öğrendiğim ermeni bir doktor ile facebookda Recall Healingle anasını iyileştiren psikologdan iki gün arayla randevu aldım. Doktor hastalığıma teşhis koydu. FPAPA. 4 tane prednol yutunca tamamen iyileşen bir bağışıklık sistemi hastalığı. Alerjim içinse duact. Resmen mucize. 10 tl lik hap burnumu açtı beyin hücrelerimin sevinç çığlıklarını duydum resmen. Kendisinden önce gittiğim 3 kbb uzmanını Allah'a havale ettim dersem inanmayın. 7 sülalelerine saydırdım.
Gelelim Recall Healige. Hastalıkların temelinin psikolojik sıkıntılar, bastırılmış duygular, söylenememiş sözler yüzünden olduğunu ve iyileşmek içinde bu travmaların ne olduğunu, ne hissettirdiğini tanımlamak gerektiği felsefesine dayanan bir yaklaşım. Bunu ortaya atan kişi oğlunu bir kaza sonucu yitirince kolon kanserine yakalanan, kendi gibi olan kanser hastalarının da bir yakınını kaybetmiş kişiler olduğunu fark eden ve kendi kendini iyileştiren bir doktor. Bu kısımları sallamış olabilirim. Bana da psikolog söylemedi zaten. Netten okudum. Hazreti Google'dan hikayenin aslını öğrenebilirsiniz. Neyse saati 200 tl olan seansta psikolog bana bir form doldurttu. Benim şu anımdan başlayıp teee doğumuma kadar geçirdiğim hastalıklar ve travmalar ne varsa yazıp çizdik. Zilyon tane soru var. Anamın doğumları, varsa kürtajlarından tutun da benim çektiğim kahırlar, pişmanlıklar, çatışmalar. Misal sorulardan biri şuydu. Ana rahmine düştüğünüz zaman, annem bana hamileyken ebeveynlerimin hayatını derinden etkileyen şeyler. 3-4 jenerasyon geriye gidesiye. Tabi benim seans bizim sülalenin talihsizlik ve hastalıklarıyla dolu tablosuna yetmedi. Dolayısıyla iyileşmek için ne yapacağımı öğrenemedim henüz. Sadece şu an 15 aylık olan oğluma gebe kaldığımı öğrenmem ile yürek yangınım yeğenimin lösemisinin nüksettiğini neredeyse aynı gün öğrenmem dışında. Psikolog hissettiğim derin üzüntümü oğlumun üzerine alınacağını, bunun da oğlumda hayatı boyunca kurtulamayacağı fiziki ve psikolojik derin sıkıntılar yaşatacağını söyledi. Çocukların uykuda algısının çok açık olduğunu ve ona gebe kaldığımda beni aslında neyin üzdüğünü anlatmamı istedi. Şimdi oğlum Arif'e her gece, sokaklarda "Güloo benim canım halamm.." diye bağıra bağıra gezen, kocaman kapkara badem gözleriyle bana büyük bir sevgiyle bakan kuzeninin - benim Burağımın- benim için ne kadar değerli olduğunu, hastalığının beni nasıl üzdüğünü anlatıyorum. Arif'e kendisi rahmimde Allah'ın kudretiyle an be an büyürken nasıl mutlu olduğumu, onu ne kadar çok sevdiğimi ve üzüntümün asla ve asla onun SUÇU olmadığını anlatıyorum.. Açıkcası travmam arttı mı azaldı mı bilmiyorum. Rabbim kalbimize ferahlık verir inşallah.
İhtiyar hafızım geç de olsa sözümü tuttum. Bak daha da Davos'a gelmem bilesin :) Allaha emanet olun..

24 Haziran 2016 Cuma

yolcuyuz.....

Doğu görevi için,bulunduğumuz şehirden,samsun ve istanbulda ki ailelerimizi ziyaret etmek için, bu akşam iftardan sonra yola çıkacağız inş.
Evimden çıkıp,evime tekrar dönene kadar karşılaşabileceğim her türlü tatsız nahoş durumlardan Allaha sığınıyorum.
Ve bu sureçte, siz kıymetli okurlardan özel dua bekliyorum.
Tatilde yazabilirmiyim bilemiyorum.
Fırsat buldukça yazmaya çalışacağım inş.
Bloğumu ziyaret edip,yazılarımı okuyan,yorum yazan yada yazmayan,herkesi alemlerin rabbi olan Allaha emanet ediyorum.
Haklarınızı helal ediniz.
Ömrüm vefa eder, döner gelirsem tekrar burada kendimi iyi hissettiğim yerde olacağım.inş.
Dua eder,dua beklerim.
İhtiyar hafız


Rabbim!
Gireceğim yere dürüstlükle girmemi sağla; çıkacağım yerden de dürüstlükle çıkmamı sağla.
Bana tarafından,hakkıyla yardım edici bir kuvvet ver.
amin isra suresi 80. Ayet


Rabbim!
Doğrusu bana indireceğin her hayra muhtacım.
kasas suresi 24. Ayet

23 Haziran 2016 Perşembe

Allahım güçsüzlüğümü,zaafımı ve insanlar nazarında hakir görülmemi,sana şikayet ediyorum.
Ya erhamerrahimin.
Sen hor ve hakir görülenlerin rabbisin.
Beni kime bırakıyorsun?

16 Haziran 2016 Perşembe

Ondan bundan şundan......

Esselamu aleyküm dostlar
Ramazan-ı şerifiniz hayrla dolsun.
Rabbim şanına şerefine yakışır bir şekilde yaşayıp uğurlamayı nasib etsin inş.
Bu Ramazan benim için farklı bir Ramazan.
Şöyleki ailemden uzakta geçirdiğim ilk Ramazan.
40 derece sıcaklığa ragmen rabbim kolaylığını veriyor elhamdulillah.
Mukabele iftar sahur derken,neredeyse üçte birini geride bıraktık.
10 yaşındaki kaymakımla,8 yaşındaki balım Ramazanın başında hepsini tutacağız diye niyet ettiler ama,maalesef sıcak engeline takıldılar.
Sıcağa ve uzun günlere rağmen,her ikisininde altı gün oruçları var.
Ne zaman isterlerse o vakit tutacaklar.
Ailemden uzakta,40 derece sıcaklıkta geçirdiğim bu ramazanın,güzel yanlarıda var,şöyle ki açık hiçbir yer yok ve kimse dışarda alenen birşey yemiyor.
Ahlak polisliğine soyunmak gibi bir niyetim yok ama,Istanbul da alenen birşey ler yiyen insanları görünce çok üzülüyordum.
Belki sağlık açısından ciddi sorunları var,oruç tutamıyor olabilir ler ama yinede herkesin gözü önünde yemek,açıkcası bana biraz ters geliyor.
Rabbim ramazanı şerifin güzelliğini lezzetini herkese tattırsın.

Bitlendik.
Evet evet yanlış duymadınız,bitlendiler.
Her eve lazım,rabbim isteyen herkese hayırlısını versin,bizim ahmed yasinimiz var.
Henüz altı yaşında anasınıfına gidiyor.
Her yaza doğru saclarını uzatmak isteriz.
Sonra çok sıcak oluyor çocuk bunalıyor,diye istediğimiz kıvama gelmeden keseriz.
Bu senede maalesef öyle oldu.
Kesmemizin nedenleri arasında sıcak vardı ama daha çok her türlü temizlik ve uğraşıya rağmen bir türlü kurtulamadığımız bitlerimiz vardı.
Çareyi o güzelim saçları üç numara traş yapmakta bulduk.
Saçları traş olduktan sonra ahmeti ilk görenler önce  uzuuuun  bir  aaaaaa çektiler.
Sonra böylede çok yakışıklı olmuşsun deyip ahmetin gönlünü aldılar.
Kızçelerime göre daha sosyal olan oğlumu neredeyse bütün ilçe halkı tanıyor.
Fırından ekmek aldığımız abisıyle sohbet eder,her gördüğü askere selam çakar.
Yine birgün ekmek alırken,abisi ahmet saçlarına noldu, niye kestirdin diye sorunca
bizimkisi söyleyeceği şeyin sakıncalı olduğunun farkındaymış gibi biraz muzip bir tavırla,niye kestirdim biliyormusun abi çünkü ben bitlendim demesinmi.
Abisi doğrudur abla burda kimse temizliğe dikkat etmiyor çok normaldir deyip durumu kurtarma ya çalıştı.
Size bir şey söyleyeyimmi sevgili okurlar,acayip hoşuma gidiyor bit sirke bulmak.
ihtiyar hafız kafayı yemiş herhalde diyenleriniz olabilir.
Belki de bu yüzden o kadar bunalmıyorum bu konuda.
Konu başlığımız ondan bundan şundandı.

Malumunuz üç nisanda bir yarışmaya girmiştim.
Ufka yolculuk kültür yarışmalarının dördüncüsu olan hadis yarışmasına.
Konuyla alakalı bir kaç yazı olunca sadece bunun için bir yazı yazmak istemedim.
Yazdığım bir konunun sonunda yazarım diye erteledim.
Tabi şimdiye kadar yazı yazmamamın daha doğrusu yazamamamın  nedeni,bizim emektar
bilgisayarın bozuk olmasıydı.
Şu an bu yazıyı telefonumdan yazmaya çalışıyor um.
Maalesef yarışmadan istediğim neticeyi alamadım.
Bir önceki yazılarımda sonuç ne olursa olsun buradan bildireceğime dair söz vermiştim.
Hatta 5833 kişinin katıldığı yarışmada 5833.kişi olsamda sonucu yazıcam demiştim.
Kaybedeni olmayan bu yarışmada 55.oldum arkadaşlar.
Güzel zevkli bir süreçti.
Herkese şiddetle tavsiye ederim.

Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle.
Allaha emanet olun.
Hayırlı ramazanlar

14 Nisan 2016 Perşembe

Sevgili peygamberim.......

Bana sorsanız dünyada en zor uğraş nedir diye,hiç düşünmeden annelik derdim.
Hakikaten çocuk yetiştirmek çok zor bir iş.
Zor olmakla  beraber eğlenceli, güzel, verdiğin emeklerin  geri dönüşümü olan,bazen olmayan bir uğraş.
Ve Allaha binlerce kez şükürler olsun bir anne olarak benimde zorlandığım konular oldu.
Bunlardan bir tanesi çocuklarımın uyku düzeni olmaması,uyumamak için direnmeleriydi.
Elhamdülillah son iki üç senedir bu konuda düzelmiş durumda.
Özellikle uykuyu sevmeyen kaymakım( kendisi şu anda 10 yaşında olup,4.sınıfa gidiyor)bayağı uğraştırırdı.
Henüz okuma yazma bilmedikleri yaşlarında kızları alır,odalarına götürürdüm,uyutmak için.Tabi kitabımızı da alırdık.Kitabımızın ismi 365 günde sevgili peygamberim timaş yayınlarının çıkardığı oldukça hacimli,çok güzel bir kitaptı.yazarı Nurdan Damla
Okurdum okurdum okurdum her konuda kanaatsiz olan kızçelerim hiç doymazlardı.
İyi ki bu konuda doyumsuz olmuşlar,çünkü benim için sadece çocukları uyutmak maksadıyla yaptığım bu işin çok güzel geri dönüşümleri oldu.
Birde bu işi kendimi zorlamadan kasmadan mecburiyetten yapmasaydım nasıl olurdu acaba?
Ama bende çok yoruluyordum ve biraz tabiri caizse kafa dinlemek istiyordum.
Buda ancak onlar uyuduğu zaman mümkün oluyordu.
Uyudukları zaman nasıl mutlu olurdum.
Arada bir bu işi babamız yapardı o bana göre daha geniş ve bu işi severek yapardı.
Ben kitabı şu formatta okurdum mekkedeeeee şirin bir evdeeeee mutlu bir aaaaaannnne vardı.Adıııııı aaaaaaamineydi.Dünyanın eeeeenn mutlu eeeeenn tatlı annesiiiiydi oooooo.
O kadar çok okurdum ki, çocuklar bazı konuları ezberlemişlerdi.
Hatta kaymakım mekkede şirin bir evde butlu bir anne vardı diye anlatırdı,ne çok gülerdik.
Her anları kaydedilesi sonradan izlenesi  anları özlüyor insan.
Ama bu mümkün olmuyor maalesef.
Kutlu doğum haftası munasebetiyle din kültürü öğretmeni kaymakıma ödev vermiş peygamber efendimize mektub yazın diye.
Kaymakım eve geldi öğretmeninin ödev verdiğini ama nasıl mektub yazacağını bilmediğini söyledi.
Bizde nasıl bir mektub yazacağını çok merak ederek bu konuda  kendisine yardımcı olamayacağımızı söyledik.
En güzel mektubun yardım almadan içinden geldiği gibi yazılan olduğunu söyledik ve geri çekildik.
Bizden umudunu kesen kızım hiçbir materyal kullanmadan kitap örnek mektub v.s.bizim yanımızda mektubunu yazdı.orijinaline sadık kalarak hiçbir değiştirme ve düzeltme yapmadan aynısını yazıyorum.Ben çok beğendim umarım sizde beğenirsiniz.


  • Sevgili peygamberim nasılsın iyimisin?Seni çok merak ediyorum.Seni görmeyi çok istiyorum.
  • Daha doğmadan babanı kaybettin,yetim kaldın.birgün anneni kaybettin öksüz kaldın.
  • Hiçbirimiz senin kadar acı çekemeyiz,senin kadar içimiz parçalanmaz.
  • Sana yoldaş olan eşin hz.haticeyi kaybettin,sana babalık yapan amcan ebu talibi kaybettin.
  • Ne kadar hüzünlü olduğunu biliyoruz ama buna rağmen dinç kalmayı başardın,çünkü Allahın seni yalnız bırakmayacağını biliyordun.
  • Canım peygamberim biz senin ümmetiniz,sana inandık,Allaha güvendik.Canım peygamberim hatırlıyormusun müslüman olmayanlar bile sana mallarını emanet ediyorlardı niye? çünkü sen Muhammedüleminsin.Kainatın peygamberisin.Peygamberim sen ve hz.ebubekir bir mağaraya sığındığınızda müşrikler gelince ebubekire korkma dediğin için Mehmet Akif Ersoy istiklal marşın korkma diye başlamıştır.*
  • Peygamberim annen sana niçin muhammed adını koyduğunu biliyormusun?Çünkü annen sen doğmadan önce bir ruya görüyor bu ruyayı dedene anlatıyor,ruyada senin adının ya Ahmed  yada Muhammed koyulması isteniyor.Abdulmuttalib sen doğduğunda seni alıp kabeye götürüyor adını MUHAMMED koyuyor.Deden seni başucunda eksik etmezdi.Toplantılarda ayağının üstüne otuttururdu.Birisi bu çocuğa neden bu kadar önem veriyorsun diye sorduğunda benim oğlum yüce olacak sayılacak diyordun.Peygamberim sana söz veriyorum dinime hayırlı bir evlat olucam,büyklerimi sayacağım,küçüklerimi seveceğim.Seni çooook seviyorum.

10 Nisan 2016 Pazar

Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuh.
Herkese merhabalar.
Yoğun bir koşuşturmacadan sonra,işte burada yani kendimi iyi hissettiğim yerdeyim.
Malumunuz ufka yolculuk kültür yarışmalarının 4. hadis yarışmasına katıldım.
Geçen hafta bugün o kadar heyecanlıydım ki,sabaha kadar heyecandan neredeyse uyuyamamıştım.
Eminim sizde merak içerisindesinizdir.
Efendim bir kere organizasyon 10 numaraydı.
Emeği geçen herkesten Allah razı olsun.
Soru kitapçıklarını görmeliydiniz.
Çok hoşlardı.
Ev halkı tarafından dualar ve iyi temenniler eşliğinde,yarışmaya katılacağım sınıfa uğurlandım.
Gözetmen olan arkadaş kategorilere göre soru kitapçık ve cevap kagıtlarımızı verdikten sonra,tam saat 10 da yarış başladı.

24 Mart 2016 Perşembe

Uzuuun bir aradan sonra merhaba.
Daha fazla dayanamadım ve bir nefes almaya geldim.
Sayfamı ziyaret eden,yorum yazan yazmayan,benim için iyi dileklerde bulunan herkese çok teşekkür ederim.
Yıkılan güreşe doymazmış.
Tıpkı benim gibi.
Bir yolculuğa çıktım ben,hadis bahçesine.
1001 çeşit çiçek misali.
Hepsinin rengi, kokusu, şekli sadra şifa,derde deva.
Kitabı bir kere hatmettim,ikinci hatme ise 100 sahife kaldı.
Bu sefer hırs yaptım arkadaş.
Çoluğun çocuğun madarası oldum.
Nasıl olsa kazanamıyorsun diyorlar.
Desinler.
Ödüller çok cezbedici.
D kategorisinde 1. olana 2 adet umre artı para ödülü var.
Kim bilir belkide rabbim uç ya kulum der.
Der mi der.
O nun için zorluk yok ki.
Bize düşen bu yolda say etmek.
Bir arkadaş benim kampa girdiğimi söylemiş.
Kamp kiiiim,biz kim.
Yani kampa girsem ne iyi olurdu diye temenni etmiştim.
Olsun beya,olduğu kadar olmadığı kader.
Ne demiş büyüklerimiz kısmetine razı ol ki,rahat edesin.
İmdiiiii kıymetli okurlar,ben var gitmek,siz var ihtiyar hafıza dua etmek.
Sonuç ne olursa olsun buradan bildireceğim inş.
D kategorisinden katılan 5388 kişiden 5388. olsamda.
Kim bilir belkide hu hu arkadaşlar umre seyahati kazandım ben uçuyorum diyede yazabilirim.
İnsan hayalleri ile yaşar ve ben hayal ediyor,çalışıyor ve bekliyorum.
Neyimi?
Tabiiki  DUALARINIZI ... LÜTFEN

4 Mart 2016 Cuma

Ufka yolculuk......

Azizim övünmek gibi olmasın,çok maymun iştahlı birisiyimdir.
Nerde bir kültür yarışması var hemen atlarım.
İhtiyarım dediysem,öyle elden ayaktan düşmedik ya hu.
Yarışmayı kimin organize ettiği önemli değil benim için.
Aslolan dini ve ahlaki kriterlerime uyması.
Geçen sene herkes O nu okuyor yarışmasına katıldık kızçelerimle beraber.
Yarışmanın sloganı harikaydı.
Kaybedeni olmayan yarışma.
Hakikaten öyle.
Yarışmadan maddi anlamda hiçbir şey kazanamadık,bilmem kaçıncı olmuşuz.
Ne çok gülmüştük hep beraber sonuçları öğrenince.
Ama olsun siyer bilgilerimizi tazelemiş olduk.
Hafızlık ilmine teşvik için merkezi Ankarada olan bir dernek var.
Yılın hafızı yarışması düzenlemiş.
Ne zaman?
Geçen sene yanılmıyorsam  şubat ayında başlamıştı yarışma.
Recebi şerifin ilk haftası kutlanan dünya hafızlık haftasında açıklanacak demişlerdi.
Sanırım 27 nisana tekabul ediyordu.
Bende acizane ihtiyar hafız olarak  hafızlık hikayemi göndermiştim.
Biliyorum pek kayda değer hikayem yoktu ama,ben yinede göndermiştim.
Derneğin sitesinden duyuru yapmışlardı,yoğun katılımdan dolayı yarışma suresi uzatılmış,sonuçlar 13 temmuz kadir gecesi açıklanacaktı.
Kadir gecesi geldi yine yok.
Bayram dediler, kurban dediler,seçim dediler hasılı tam bir sene oldu yarışma hala sonuçlanamadı.
En son bir arkadaşım arayıp, yarışma niçin hala sonuçlanmadı diye sorunca şu cavabı almış arkadaşım jüri kayda değer bir hikaye bulamadı onun için.
 Haydaaaaaa.
Hadi benimki kayda değer değil,onlarca yüzlerce hafızın içinde hiçmi kayda değer bir hikaye yoktu.
Madem öyle,siteden bir duyuru yapın deyin ki,kıymetli katılımcılar hiçbirinizin hikayesini kayda değer bulmadık,o sebeble yarışma iptal olmuştur.
Bizim bu yarışmada balımın daha önce bahsettiğim sınav ve hediye işine döndü.
 Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
Bu söz paşalardan birine aitti.
Hafızam beni yanıltmıyorsa ziya paşa idi.Hatam varsa düzeltin lütfen.
Çok işim var şimdi googleden araştıramam.
Ben pes etmedim bu seferde ufka yolculuk kültür yarışmalarının dördüncüsü hadis yarışmasına katıldım.
Dün itibariyle yarışma kitabı elime geçti.
İçim kıpır kıpır,çocuk gibi heyecanlıyım.
Riyazussalihinden 1001 hadis seçkisi.
Diyanet işleri başkan yardımcısı Prof.Dr.Mehmet Emin Özafşar
Kitab 415 sahife 9 bölümden oluşuyor,kitab elime geçer geçmez başladım şu an 160. sahifedeyim.
Kitabın tamamından sorumlu olarak D kategorisinde yarışmaya katıldım.
Sitede online sınav var D kategorisinde olan sınavlardan biraz yapayım dedim baktımda bayağı zorluyorlar.
Bu sebeble çok çalışmam lazım.
Yarışma 3 nisanda bu arada benim girmem gereken resmi bir sınavda var.
3 nisana kadar şöyle sessiz sakin bir yerde kampa girsem ha ne dersiniz?
Öyle birşey olsa nurun ala nur olurdu.
Sizden musade ve dua istiyorum.
Allah izin verirse yine gelicem, zira burda kendimi iyi hissediyorum.
Sınav ve yarışmadan sonra görüşmek üzere hepinizi Allaha emanet ediyorum.
Hoşçakalın. 

3 Mart 2016 Perşembe

Bu gidiş nereye? tekvir 26.ayet

8 mart dünya kadınlar gününüz şimdiden kutlu olsun.
Afiş Kadıköy belediyesinden,yorum sizden.
İçimizde ki,beyinsizler yüzünden bizleri helak edermisin Allahım?
A raf  suresi 155. ayet.


26 Şubat 2016 Cuma

Ey iman edenler yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?


  • Ey iman edenler yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
    Saf suresi 2. ayet

    Nicedir canımızı sıkan bir mevzu var.2. sınıfa giden Balımın öğretmeni ile alakalı.
    Öğretmenimiz, verdiği sözü tutmuyor. Bu durum en başta kızımızı, sonra da bizi ziyadesiyle bunaltıyor. Öğretmenimiz, çocuklar yarın türkçeden sınav yapıcam diyor, güzel.
    Çocuğum okuldan geliyor, bir telaş, bir heyecan, bir sevinç anneciğim yarın türkçeden sınavımız var, çok çalışmam lazım diyor oturuyor dersin başına, o da güzel.
    Ciddi ciddi çalışıyor da. Yatıyoruz kalkıyoruz çocuğum hazırlanıyor anne benim için dua eder misin, sınavdan 100 almak istiyorum diyor.
    Allah zihin açıklığı versin evladım inş istediğin sonucu alırsın deyip gönderiyorum.
    Fatıma Zehra okuldan geliyor, böyle üzgüüün böyle mutsuuuz. Hemen anlıyorum ters giden birşey var. Noldu Fatıma, sınavın nasıl geçti?
    Öğretmenim sınav yapmadı.
    Neden?
    Bilmiyorum.Yarın yapcakmış.
    Olsun napalım, yarın olursunuz.
    Yarın oluyor.
    Fatıma okula gidiyor, geliyor.
    Yine yok.
    Sınav pazartesi.
    Pazartesi yine yok.
    İşin ilginç tarafı, kızım öğretmenine olan inancını ve güvenini hiç yitirmiyor.
    Bu sefer kesin yapcak anne diyor başka demiyor.
    Bu arada veli toplantısı yapılıyor.
    Son derece nazik bir dille ve kimseyi kırmak istemeden çekine çekine maruzatımı dile getiriyorum.
    Benden küçük bekar ve erkek olan öğretmenimize, hocam beni bir öğrencinizin annesi olarak değil de, bir ablanız olarak dinleyin lütfen diyorum.
    Çocuklara yapamayacağınız sözler vermeyin ya da verdiğiniz sözü ne olursa olsun mutlaka yerine getirin.
    ........ hoca son derece haklısın abla, fakat Fatıma sınıfta tek, onun seviyesinde on öğrenci olsa ben sınavı yapıcam, ama daha doğru düzgün okuyup yazamıyor çocuklar.
    Hocam sınıfın durumunu biliyorsunuz, buna rağmen sınav yapıcam diyorsunuz.
    Biz illa ki çocuğumuzu sınav yapın demiyoruz,o zaman söylemeyin.
    Neyse efendim, lafı uzatmayayım.
    Okurken siz bile bunaldınız değil mi?
    Toplantıdan bir kaç gün sonra, beklenen ve hep tehir edilen sınav nihayet yapıldı.
    Sonuç kızımın istediği gibi.
    Yani fatıma sınavdan yüz almıştı.
    Keşke başka çocuklarda alsalardı.
    Bu durum bizi daha çok memnun ederdi.
    Çünkü sadece fatımanın yüz almasından dolayı bir hediye vaad edilmişti.
    Ve bu hediye işide sınava benzemişti.
    Ha bugün ha yarın,ha çarşamba perşembe cuma derken hediye pazartesi gününe kalmıştı.
    Pazartesi Fatıma hediye alcam diye ne kahvaltı yaptı ne de yanına birşey aldı.
    Sonuç mu?
    Yavrucağım, hediyesiz aç biilaç geri geldi.
    Çok kıymetli öğretmen kardeşim, benim çocuğum en ufak birşeyden bile mutlu oluyor.
    Çocuğuma ne alacaksın bilmiyorum ama küçük bir çikolata alıp, sonucu okuduktan  hemen sonra verseydin inan kızımızı da bizide çok mutlu ederdin.
    Sen böyle yapmakla, çocuğumuzun ve arkadaşlarının size duydukları güvenlerini kaybedersin.

  • Güven duygusu ruh gibidir. Çıktığı bedene asla geri dönmez.

    Pazartesi kesinkes verilmesi vaad edilen hediye cuma günü verildi.
    Güzel bir kumbara
    Kızım onu koruyup gözetip saklarmı bilmem.
    Lakin benim için hiç kıymeti harbiyesi olmayacak.
    O kumbarayı her gördüğümde kızımın hayal kırıklığı ve uyarmamıza rağmen hocanın aymazlığı aklıma gelecek.
    Sadece öğretmenler değil, anne baba olarak bizlerin de bu konuya son derece dikket etmesi gerekiyor.
    Öğretmen arkadaşlarımdan kardeşlerimden özür diliyorum ama, herkes öğretmen oluyor lakin herkes öğretmenlik yapamıyor.
    Bu arada kızımın 1. sınıf öğretmeni Tacettin Kahraman hocamızı saygıyla selamlıyorum.
    Sene sonu karne hediyesi olarak verdiği oyuncak ayıcığını her yere götürüyor ben gezerken onun burda canı sıkılır diyor. İstanbul'a bile gitti ayıcık.


    İYİ İNSAN,GÜZEL SÖZ SÖYLEYEN DEĞİL,SÖYLEDİĞİNİ YAPAN,VE YAPABİLECEKLERİNİ SÖYLEYEN İNSANDIR.   Konfüçyüs
     

3 Şubat 2016 Çarşamba

Oğlan kulesi....

İnsan, nisyan ile maluldür.
Söz uçar, yazı kalır demişler.
Bu sözlere binaen unutmak istemeyip, unutmam kuvvetle muhtemel anıları, sözleri buraya kaydetmek istiyorum.
Bunu mutlaka yazmalıyım dedim.
Ve yazıyorum.
Bu sabah seyrettikleri bir çizgi filmde, kız kulesini gören oğlum, anne kız kulesi varda, neden oğlan kulesi yok diye çok tatlı bir şekilde sordu.
Gel buraya seni parçalayacağım deyip peşinden koştum bir süre.
Yakaladım doya doya öptüm.
Yaparım paşam sen iste yeter ki, senin için, kız kulesinin kıyısına oğlan kulesi yaparım.
Sahi kimden izin alınıyor oğlan kulesi yapmak için?
İzin verirler mi acep?
Rabbim olmayanlara da tattırsın bu güzel nimetten.
Her anları yazılası ama bu mümkün olmuyor maalesef.
Bana göre bir anneye yapılacak en güzel dua, "hayırlı evlat olsunlar" dır.
Hayırlı evlat olurlar inşallah.

1 Şubat 2016 Pazartesi

Hadice....

Tatildeyiz ve evdeyiz.
Babamız çok yoğun,bizimle ilgilenemiyor.
Her daim canları çok sıkılan bebelerim mızmızlanıyor.
Canımız çok sıkılıyor,biz şimdi napcaz?
Onlara biraz beklerseniz,sizi spor kompleksinin orda ki parka götürebilirim diyorum.
Çocuklar gibi seviniyorlar.(burda gülme işareti olcaktı.ben koymayı beceremiyorum.zaten çocuklar)
Ezan okunup namaz kıldıktan sonra,bir poset hazırlıyorum.
Su, peçete,mersinden gelen ceviz büyüklüğündeki mandalinalar tabakta ne varsa hepsini atıyorum poşete.Bebeler bahçede hazır ve nazır beni bekliyorlar.
Çocuklar üç kardeşde olsalar illa yanlarında sevdikleri arkadaşlarıda olsun istiyorlar.
O zaman daha çok eğleniyorlar.
Ev sahibimizin iki küçük cimcimelerinide alıyoruz.
Hadi sizde gelin diyoruz, anneleri izin veriyor, hep beraber parka gidiyoruz.
Çocuklar önde koşarak ben arkalarında parka giriyoruz.
O kadar güzel bir hava var ki,biz çıkarken biten çamaşırları assaydım biz gelene kadar kururdu diye hayıflanıyorum.
Bebeler o kadar bile beklemezlerdi.
Neyse,çok acil kuruması gereken çamaşır yok, geldikten sonra asarım diye kendi kendimi rahatlatıyorum.
Biraz ilerde kucaklarında ağlayan bebeleri olan iki hanım vardı oturuyorlardı.
Poşetteki mandalinadan birer tane ellerine verdim hemen susuverdiler.
Çocuklardan ziyade anneler sevinmişlerdi, zira belliki çocukların ağlamalarından mütevellit çok bunalmışlardı.
Bir anda etrafımı değişik yaşlarda çocuklar sarıverdiler,abla banada abla banada diye.
İçimden dua ede ede bana doğru uzanan ellere mandalina koyuyordum.
Allahım diyordum Allahım lütfen burda ki çocuklara yetecek kadar mandalina olsun diye yalvarıyordum
Çünkü uzanan eli boş çevirmek istemiyordum.
Kime, sen onunla paylaş diyeyim, zaten ceviz kadar mandalinalar.
Oh Allahım sana şükürler olsun kulunu mahçub etmedin.
Siz içinde kabuk var diye yemeyin çocuklar bir anda midelerine indiriverdiler diye içimden çocuklarıma birşeyler söylüyorum.
Benim bebeler çekirdeğe kabuk diyorlar.
Her ne kadar evladım o kabuk değil,çekirdek desemde benimkiler ısrarla kabuk diyorlar.
Ağız alışkanlığı galiba.
Çekirdekli üzüm yemezler mesela.
Çok faydalı, hatta çiğneyin desem bile nafile.
Çocuklar çoktan oyuna dalmışlardı.
Musait bi yere oturup etrafı gözlemlemeye başladım.
Az ilerde kardeşimin hareketlerini yapan engelli bir kızcağız gördüm.
Hemen yanına gidip ,merabalaştım.
İlkin, yabancı olduğum için biraz tedirgin oldu.
Sonra alıştı bana.
Annesiyle biraz sohbet ettik dr hava iyi olduğu zaman dışarılara çıkar biraz insan yüzü görsün demiş.
İsmi hadice
Buranın yerli halkı arab olduğu için,ismi orjinal söylüyorlar.
Hadice nin ha sı boğazdan hırıltılı şekilde çıkan ha
Yani hatice değil,hadice
Babası ruh hastasıymış.
Ağzı çok bozukmuş,kabirde yatan babama söver diyor abla.
Peki size bakıyormu,ihtiyaçlarınızı karşılıyormu diyorum,nerde üç aydan üç aya bu kıza verdikleri özürlü maaşı ile geçiniyoruz diyor abla.
İçimden Allaha şükrede şükrede dinliyorum ablayı.
Hadicenin ablası ve 18 yaşındaki kız kardeşi evliymiş.
Evde hadiceden başka,bir kız iki de oğlan varmış.
Oğlanlar küçükmüş,hatta bitanesininde bacağı sakatmış.
Yürürken aniden düşebiliyormuş.
Ona ağlamaktan bende göz tansiyonu başladı,diyor abla.
İmtihan ablacığım,
 Allah sana ali dereceler versin imtihanını kolaylaştırsın gibi bişeyler söylüyorum.Amin diyor amin.
Yanlarında komşularıda var,bana hadice çok güzelsin de diyor.
Hadice çok güzelsin diyorum nasıl gülüyor.
Ayşem geliyor yusuf dayım gibimi anne diyor,evet yavrum diyorum.
Girişte mandalina verdiğim çocuklar daha kalabalık bir şekilde yanıma gelip abla ben mandalina almadım diye ellerini uzatıyorlar poşeti gösteriyorum yok çocuklar bakın olsa verirdim diyorum.
Ama gitmiyorlar, hadice huzursuzlanıyor,çünkü gelen çocukların içinde kıyafetleri kırmızı ve pembe renkte çocuklar var,bu renklerden tedirgin oluyormuş.
Annesi çocuklara burdan gidin diyor ama nafile.
En sonunda ayağa kalkıp kovalamak zorunda kaldı.
E mübarekler zaten kadının derdi var birde sizinlemi uğraşsın.
Adı üstünde çocuk işte.
Bende alıcılar açık verilen mesajı alarak o ablanın şahsında başta anneme hocama komşuma diğer engelli ailelere dua ede ede evimize ulaştık.
Az kalsın unutuyordum,abla bana keşke evimize gelsende sana kuru dolmalık versem dedi.
Bende gelirim ama kuru dolmalık almak için değil,sizi ziyaret etmek için gelirim dedim.Adını sordum sabiha dedi.Rıza camiisin hemen yanında oturuyorlarmış.
Musait zamanda inş bu ziyareti yapıcam.
Hadice kek sever mi acaba kek yapsamda götürsem.
Elbette bunda akıl sahibleri için büyük bir ibret vardır.
Ali imran 13. ayet
Selametle.....






15 Ocak 2016 Cuma

O bir hafız...

Cumamız hayrolsun hayrla dolsun.
Hastalıktı,şuydu buydu derken,epeydir yazamadım.
Konu çok,lakin vakit yok.
Herşey çok bereketli,işler güçler,dertler sıkıntılar Allaha hamdolsun.
Bir zamanımızın bereketi yok .
Zaman o kadar çabuk geçiyor ki,resmen başım dönüyor.
Her gün gelen şehit haberleri.
Ülkemizde ve komşu ülkelerde olan sıkıntılar.
Yokluklar yoksulluklar.
En vahimi artık meşru hale getirilmeye çalışılan ahlaksızlıklar ve kötülükler.
Başkasının malına namusuna göz dikip nahak yere sahiblenmeler.
Af Allahım kalbim daraldı yine.
Bir inşirah.
Peki hiçmi güzel birşey yok?
Olmaz mı?
Ama o kadar az ki,kötülüklerin yanında esamesi bile okunmuyor.
Ben bugün o az olan iyiliklerden bahsedicem.
Evvela bir iyilik hareketi başlatıldı.
Kim tarafından mı?
Blog yazmama vesile olan,deli annem tarafından.
İçimizde her daim var olan,ama türlü sebeplerle açığa çıkaramadığımız bir yanımızı ki,bu iyilik hareketi ile inşallah açığa çıkacak ve iyilik yaparak en başta kendimize iyilik yapmış olucaz.
Damlada ki okyanus etketiyle,başlatılan hareketin çok ses getireceğini ümit ediyorum.
Deli annem iyilik kartları hazırlamış,o kadar hoşlar ki.
En kısa zaman da bende bu kartlardan çıkarıp çeşitli yerlere koymayı ve dağıtmayı düşünüyorum.
Bu kadar kötülüklerin ve bu kötülükleri yapan kötü insanların çok olduğu bu dünyada,elhamdülillah deli annem  gibi ve iyilik hareketine destek verip omuzlayan iyi insanlarda var.
Konunun ayrıntılarına deli anne den bakabilirsiniz.
Ben bugün bu iyilik hareketini duyurmakla kendime iyilik ettim.
Hadi durmayın sizde kendinize bir iyilik yapın.
Bu sabah çok güzel bir haber aldım bunuda sizinle paylaşmak istedim.
İstanbulda ki karşı komşum, canım kardeşim hafızlığını bitirmiş.
Sabah sabah ne kadar sevindim mutlu oldum bilemezsiniz.
İnsan için ancak çalıştığı vardır.necm suresi 39. ayet
Kardeşim çalıştı ve azmetti rabbimde ona bu kadar güzel bir nimeti ihsan etti.
Elhamdülillah.
Karşı komşum yani kübracıkla biz yatılı bir medresede bir sene beraberdik.
Ben hafız hocası oda küçücük bir hazırlık talebesiydi.
Benim hususi talebem değildi lakin bir yerde görev yapıyorsanız oradaki bütün talebelerde sizin talebeniz sizde onun hocasıydınız.
Sene sonunda ayrıldık.
Ta ki ben İstanbuldan buraya gelirken ayrıldığım evime taşınana kadar hiç görüşmedik.
İlk gelin geldiğim evde biraz sıkıntılarım vardı.
Hep niyetimiz bir an önce ordan taşınmaktı ama nereye?
Evimizin yanında küçük bir arsa vardı.
Biraz güneş görsünler ve kumla oynasınlar diya kızlarımı her gün oraya çıkarırdım.
Onlar kumla oynarken bende şöyle bir etrafı seyrederdim.
Karşı binada oturanlar dikkatimi çekti burası bir aile binasıydı bildiğim kadarıyla.
Gelip gitmişliğimiz yoktu fakat,mukabeleden tanıyordum orda oturanları.
Yine böyle oturduğum evden çok bunaldığım bir vakit karşı, binadaki komşularımdan birine haber gönderdim .
Müsaitlerse kendilerini ziyaret etmek istediğimi söylemesini rica ettim karşı komşumun kızına.
Erzurumlu olan ve misafiri havada kapan komşularım sağolsunlar müsait olduklarını ve beklediklerini söylemişler.
Kübracıkla orda karşılaştık,hey Allahım sen ne kadar büyüksün.
Meğer bizim küçük kübracık evlenmiş iki aslan parçasınada ana olmuş.
Hanım hanımcık bir evhanımı olmuş,o binada oturuyormuş.
İşin ilginç tarafı iki senedir birbirimizden haberimiz olmadan karşılıklı oturmuşuz.
Neyse biz gelip gitmeye başladık.
Birgün ben kübraya kahvaltıya gitmiştim kahvaltı esnasında karşı komşusunun taşınacağını söyledi.
Ben dururmuyum.
Hemen evsahibine çıktım kiracı çıktığı zaman evi kiralamak istediğimi söyledim.
Tamam dediler.
Bu arada çok ayrıntı var yazsam bir post konusu olur ben geçiyorum buraları ve Allah nasib etti ve biz o eve taşındık.
Kübrayla karşı karşıya oturuyorduk.
Kübra iki çocuklu bir ev hanımı olarak( içinde ukde almış )hafızlık yapmak istiyordu.
Ben onu bildim bileli sabah namazına kalkar bir dahada yatmaz.
Evi her daim temiz ve düzenlidir.
Beş senede olsa bu hatun hafızlık yaptı kardeşler neden siz yapamayasınız?
Bir ihtiyar hafız olarak ben hep şunu söylerim.
Hafızlık yapmak için çok zeki olmaya gerek yok.
İstemek ve azmetmek bu ikisi varsa zaten gerisi geliyor.
Kelamını ezberlemek için sayeden kullarını Allah hiç bırakır mı?
Bırakmaz.
Netekim şekil a da görüldüğü gibi.
Kübracığı sizin huzurunuzda tekrar tebrik ve takdir etmek istiyorum.
Rabbim hıfzını mübarek kılsın kardeşim.
Emanete hakkıyla sahib çıkanlardan eylesin.
Ha bu arada hafız yemeğini unutmadım ona göre.
Kalın selametle.


6 Ocak 2016 Çarşamba

Hastayım.
Hemde çok.
Sobanın arkasında yatıyorum.
Daha doğrusu yatmaya çalışıyorum.
Çok fena üşütmüşüm.
Her tarafım ağrıyor.
Kollarım, bacaklarım,parmaklarım bile.
Bir gün önce hastalık sinyal vermişti.
Geliyorum diye.
Hasta olmadan önce kulaklarım kaşınır.
Eyvah dedim eyvah.
Galiba hasta oluyorum.
Korktum.
Korktuğum başıma geldi.
Havalar birden soğudu.
Bundan üç dört gün önce, 15 lerde 16 larda seyreden hava,birden,-0 -1 e düştü.
Soba yanıyor,ve ben yorganın altında üşüyorum.
Eşim arıyor,telefona balım bakıyor,annen nasıl diye soruyor eşim.
Babacığım annem çok hasta onu doktora götürelim diyor,balım.
Tamam ben yoldayım  geliyorum diyen eşim on dakika sonra geliyor.
Hadi hazırlan çıkalım diyor.
Çocuklar.
Çocuklar nolucak?
Üst katta ki,komşumun büyük kızını çağırıyorum.
Doktora gidicez çocukların yanına gelirmisin,diyorum.
Hemen geliyorum ......... abla diyor.
Dilek geliyor, biz çıkıyoruz.
Bir tıp merkezi var,bize yakın ilk defa oraya gidiyoruz.
Giriş işlemlerini yaptırdıktan sonra,üst kata çıkıyoruz.
İçerde ki hasta çıkıyor,biz giriyoruz.
60 yaşlarında evlillik programı izleyen,bir doktor.
Bir bana,bir pograma bakıyor neyin var ? diyor.
Anlatıyorum.
Yanında ki yardımcısına,ateşimi ve tansiyonumu,ölçmesini söylüyor.
Sonra bizahmet geliyor,sırtıma bir alet koyuyor,nefes al ver diyor,dediğini yapıyorum.
Sonra masasına geçiyor,yardımcısına ilaç ismi söylüyor,yazması için.
Ben hemen atlıyorum,dr bey bana iğne yazarmısınız diyorum.
Diyorum çünkü,hemen ayağa kalkmak istiyorum.
Hastalığı istirahat ederek, geçirmek gibi bir lüksüm yok.
Dr peki diyor,yardımcısına iğne ismi söylüyor.
Ben bekliyorum eşim ilaçları alıyor,hemen oracıkta bir iğne yaptırıyorum.
Yarın saat 9 10 gibi gelin diyor iğneyi yapan hemşire.
Eve geliyoruz.
Namaz kılıp yatıyorum.
Allah tan yemekleri yapmıştım,eşim sofrayı hazırlıyor ev halkı yemeklerini yiyorlar.
Canım bir şey istemiyor bir an önce iyileşmek istiyorum.
İğnenin etkisiyle uyumuşum,uyandığımda bütün ev halkını oldukları yerde uyurken buldum.
Lamba ve bilgisayar açık.
Sonra teker teker uyandılar.Soba coşmuş.
Üzerinde öğlende demlediğim çay var.
Gidip mutfaktan bardak alıyorum.
İçine bolca limon sıkıyorum,birazda şeker.
Şekersiz olmaz.
Ya şekerli ya hiç.
Tekrar yatıyorum.
Bir sure gözlerim açık ev halkını seyrediyorum.
Kavgalara müdahale eden biri var evde,gürültü yapmayın anneniz hasta diyor.
Uyumuşum yatsı namazı için kalktığımda saat 1 olmuş.
Telefonuma bakıyorum,bir msj.
Kaymakımın öğretmeni göndermiş,valilik yarın okulları bir günlüğüne tatil etmiş.
Yarın yapacağı sınavı ertesi gün yapcakmış.
Zaten uzun olan geceler,hastalıkla dahada bir uzuyor.
Yatalak hastaları düşünüyorum.
Uzun uzun dualar ediyorum.
Hemen dibimde ki,çadırkent sakinleri geliyor aklıma.
İçim cız ediyor.
Bir koltuk uğruna yurtlarından ve yuvalarından uzakta bebekler ve çaresiz anneler.
Çadırlar yazın sıcağa kışın ise soğuğa karşı dayanıklıymış.
Kalbim mutmain olmuyor.
Dört duvar arasında bile,soğuğu hissederken,kapı altlarına çaput basarken,gece yarısı uyanıp üzerinden yorganı düşmüş evladımın soğuktan top gibi olmuş bedenini içim sızlayarak örterken,kalbim mutmain olmuyor ve çadırda yaşayan! insanlar ne yapıyor acaba diye düşünüyorum.
Ne az şükrediyorsunuz ayeti geliyor aklıma.
Evet ne kadar az şükrediyoruz.
Ve sabah oluyor.
Abla okul vaktine çok az kalmış hadi kalk hazırlanalım diyen balımın sesiyle uyanıyorum.
Bugün okul yok,tatilmiş,hadi yatın diyorum.
Yatmıyorlar.
Babamız ve evin küçük beyi uyanıyor.
Kalkıyorlar hep beraber odayı toplayıp havalandırıyorlar.
Kaymakım ve babası kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçiyorlar.
Allah razı olsun eşimden Cidden durumu iyi idare etti.
Kahvaltı yaptıktan sonra biz iğne için çıkıyoruz.
İğneden sonra eşim beni bırakıp yurda gidiyor,bugün nöbeti var.
Kapıyı balım açıyor,ne çabuk geldin anne diyor.
Sobanın üstündeki,taze çaydan limonlu bir kaç bardak çay içiyorum.
Bebeler kavga ediyor müdahale etmiyorum,çünkü halim yok.
Saat 11 açlıktan ölen telefonumu doyuruyorum(şarja takıyorum)teli açıyorum 4 yeni ileti.
Kadim dostum arkadaşım göndermiş.
Nerelerdesin hiç sesin çıkmıyor.diyor.
Her gün bloğa  bakıyorum yeni yazı yok diyor.
Benim sayemde bize her yer okulu keşfetmiş,bravo o arkadaşa diyor.
Bencede bravo.
Takipte kal arkadaşım.
Nasılsa biraz dalmışım.
Anne acıktım diyen bir ses.
Korkusuz cengaverim.
En kolayından birşey yapmam lazım.
Sobanın üstündeki sıcak sudan,makarna suyu koyuyorum ocağın üstüne.
Mutfak göçüyor.
Kız olsun çamurdan olsun diyen atalarımız boşuna dememişler.
Balla kaymak kolları sıvıyorlar.
Biz hallederiz sen merak etme anne diyorlar kuzucuklarım.
Her ne kadar hastayken bile,yersiz kavgalarıyla beni bunaltsalarda,yardımcıda oluyorlar.
Onlar bulaşıkları yıkarken,ben makarnayı pişiriyorum.
Sarımsaklı yoğurtlu üstü soslu istiyorlar.
Makarnayı büyük bir borcama boşaltıyorum.
Çocukluğumuzda olduğu gibi ortada tek çeşit büyük bir kap yemek ve etrafında sadece kasık ekmek ve su.
Balım yoğurdu,kaymakım sosu gezdiriyor makarnanın üstüne.
Mutfak soğuk yer sofrasını içeri götürüp,hep beraber afiyetle yiyoruz.
Kızçeler para biriktiriyorlar.
Tablet alçaklarmış.
Yeni nesil işte.
Bilgisayardan tablet modeli ve fiyatı bakıyorlar.
Kendi aralarında hesap yapıyorlar,şu kadar biriktirsek,biraz da babam koltuk çıkar diyorlar.
Gülüyorum.
Oğlum üstüme atlıyor canım sıkılıyor eğlenceli bişey yapalım diyor.
İsim oyunu oynayalım ıh ıh.
Bom oynayalım.ıhıh daha eğlenceli bişey istiyorum diyor.
Çatlak patlak oynayalım diyorum.oda olmazmış.
Tevafuk oyuncu anneye bakıyorum.Çocuklarıyla  oynadığı oyunlardan bahsediyor.Çocuklarım adına üzülüyorum böyle bir anneleri olmadığı için.

Biraz daha iyiyim elhamdülillah.
Daha iyi olcam inş.
Rabbimiz!bize dünyada  da ahirettede iyilik ver.ve bizi cehennem azabından koru. amin. 
Selametle.....