31 Aralık 2015 Perşembe

inna lillahi ve inna ileyhi raciun

2015 yılının son günündeyiz.
Gazeteci Hasan Karakaya Medinede geçirdiği kalb krizi sonucu vefat etmiş.Allah c.c rahmetiyle muamelede bulunsun.Babamın abonesi olduğu gazetedeki köşesini takib ederdim.Her ne kadar,bazen belden aşağı ve argo yazması hoşuma gitmesede,olayları en ince detaylarına kadar,analiz eden keskin bir kalemi vardı.Tabi bu benim düşüncem .Katılır  yada katılmazsınız,saygı duyarım.Günahıyla sevabıyla hatasıyla giden gitti.
Bize düşen,senenin bu son gününde,geçmişe bakarak iyi bir nefs muhasebesi yapmak.Ölenler için Allahtan mağfiret dilemek.
Peygamber efendimiz,Mekkeden Medineye hicret ederken şu ayeti okumuş.
Rabbim!gireceğim yere doğrulukla girmemi sağla.Çıkacağım yerden de doğrulukla çıkmamı sağla.
Bana tarafından yardımcı bir kuvvet ver.İsra 80.ayet
Bir arkadaşımızın düğününde,sohbet eden hocamız,düğün hediyesi olarak bu ayeti hediye etmişti arkadaşımıza.Baba evinden çıkıp,koca evine girerken, bu ayeti okumayı ihmal etme diyede tembihlemişti.
Bende İstanbuldan çıkıp tayin olduğumuz yere gelene kadar bu ayeti okumuştum.
Yılbaşında nemi yapcam?
Bu ayeti okuyarak yapmam gereken işleri yapcam.
2015  yılından doğrulukla çıkıp,2016 yılına doğrulukla girmem için.
Allaha emanet olalım.

29 Aralık 2015 Salı

Bekke...

Şüphesiz alemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak,insanlar için ilk ev(mabed) Mekkedeki (kabe) dir. Ali İmran,96

Mekkenin ben dağlarına bakıyorken ağlıyorum
Rasulun izini orda adım adım arıyorum
Mescid-i Haram içinde ruhum kaldı kalbim kaldı
Canım buraya geldi amma aklım Beytullahda kaldı

22 Aralık 2015 Salı

kış mevsimi...

Kış mevsimi mü,minin baharıdır.Geceleri uzun olur,namaz kılar.Gündüzleri kısa olur oruç tutar.Hadisi şerif Efendim beni bilen bilir,sıcaktan hiç hazzetmem.Ama kaderin garip cilvesine bakın ki,hem sıcağın hemde acının merkezindeyim.Sıcaklık yazın 45 kışın ise 10 derece.Şu an 15 derece.Memleketimin bazı bölgelerinde,gara gış yüzünden yollar ve dahi buna bağlı olarak okullar  kapansada,burada saat 11 ile 15 arası güneş kendisini iyice hissettiriyor.Her şey yerinde ve zamanında güzel.Denizi seyretmek gibi,kar yağışını seyretmek ayrı bir huzur verir bana.Özellikle akşamları sokak lambasının ışığı altında, yağan karı izlemek daha bir keyif vericidir.Ama burada yaşadığımız sürece bu keyiften mahrum kalacağım.Kısmet beya.Kısmetine razı ol ki,rahat edesin demişler.Dedim ya sıcaktan hiç hazzetmem.Kış mevsimini daha çok severim.Lakin bazı konularda,bunalıyorum.Evvelen soba.Evet evet soba bildiğimiz soba ya.Şöyle ki,sobanın verdiği o en doğal sıcaklığı,diğer ısınma şekillerine değişmem.(Doğalgaz ve ufo) Lakin sorun bendemi,yakacaklardamı,sobadamı hala çözemedim,yakarken bir hayli uğraşıyorum.Galiba sorun hepimizde.Evet doğalgaz kadar,zahmetsiz ve dahi temiz değil ama,zaten başka alternatif yok.Ufomu?Herkesin kaçak elektrik kullanıp,faturasını fattura ödeyenlerden çıkaran bu yerde,ufo yakmak tabiri caizse,ocak batırmak olurdu.Biz biraz tembellik yapıp,odunlarımızı aralık ayının başlarında aldık.E bu mevsimde alırsan olacağı bu.Her nekadar sobayla büyüsemde,15 sene varki doğalgaz kullanıyorduk.Zamanla bazı şeyler unutuluyor.Gerçi bu acemilik dönemini,geçen sene ilk atama yerimiz olan ............ ta biraz atlatmıştık ama.Neyse.Her eve lazım bizim evde,bir bal birde kaymak var.Ye ye bitmez.Nasıl bişeyse.(bazende isot oluveriyorlar)Onlar yani kızçelerimle ara ara geçmişten konuşuruz.Hadi anne anlat derler.Doğduğun büyüdüğün ev nasıl? Bahçesi var mı?Küçükken ne oynardınız? Daha neler neler.En çok da sobayı merak ederlerdi. Birde tüpü.Burada ikisinide gördüler. Saniyen,kış mevsiminin beni bunaltan ikinci sebebi çamaşırların zor kuruması.Yaz mevsimini sadece çamaşırlar çok çabuk kuruyorlar diye seviyorum.Her ne kadar sobanın olduğu odada biraz değişiklik yaparak,çamaşır askısını odaya transfer etsekde yinede çok faydası olmuyor.Çünkü binbir güçlükle yaktığımız sobamız tıpkı bir şömine gibi yanıyor.Üşümüyoruz ama,sobanın  sıcağından da hiç bunalmadık.Elhamdülillah ala külli hal.Sabah namazıyla güne başlıyorum sayılır.Sayılır diyorum çünkü,namaz kıldıktan sonra kahvaltı hazırlamak için,kalktığım saat arasında bir saatten daha az bir vakit olsada,uyumasam bile ısınmak için tekrar yatağa giriyorum.Zaten biraz sonra yine kalkacaksın boşuna yatma desemde kendi kendime nafile.7 30 da eşimi, 8 de kızçelerimi yolcu ediyorum okula.Evde kimmi kalıyor?Tabiki ben ve korkusuz cengaverim.Geçtiğimiz pazar günü( 20 aralık) beşini bitirip altısına giren oğlum anaokuluna gidiyor.12 30 da ben gtürüyorum 15 45, 16 gibi babamız alıyor.Her ne kadar yemeyi ve uyumayı seven biri olsamda oruç tutmayıda seviyorum.Ve ben müminin baharı olan kış mevsiminde özellikle pazartesi ve perşembe sünnet oruçlarını tutmaya gayret ediyorum.Keşke geceleride kaim olabilsem.Müminin hakları vardır,hazları vardr.Günde 5 saat uyumak hak,5 saatten fazla uyumak haz oluyor.Keşke vakitlice yatabilsek,10 gibi mesela geceleri kaim olurduk.Saat 12 de yatınca farz namaz olan sabah namazına bile kalkmakta zorlanıyoruz.Ve ben dün oruçlu,soğuktan mütevellit biraz rahatsız,akşama yemek derdi olmayan(dünden yemeklerim vardı)bir hatun olarak korkusuz cengaverimi doyurduktan sonra,biraz uyumak istedim.K.C trt çocuk açıp, beni rahatsız etmemesini tembihledikten sonra,bir saat kadar uyumuşum.K.C öksürük sesiyle uyandım.Allahım sana hamdolsun.Yatsam bir türlü,yatmasam bir türlü.Makinadaki çamaşır bitmiş hemen onları dama götürüp asmam gerekiyor.Çünkü damda güneş var.Çünkü evde kurumuyor. Çünkü üstüne başına dikkat etmeyen üç bebem var.Ütülenecekler kurumuş hemen onları ütülemem lazım.Çünkü durmadan elektrik kesiliyor.Anlayacağınız her an teyakkuzda olmam lazım.Yatmak benim neyimeyse.Rabbimiz!Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma.Ey Rabbimiz!Bizden öncekilere yüklediğin gibi,bizede ağır bir yük yükleme.Ey Rabbimiz!bize gücümüzün yetmediği işlerde yükleme.Bizi affet!Bizi bağışla!Bize acı!Sen bizim mevlamızsın.Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et! AMİN NOT yukarda acının merkezindeyim demişim onuda başka bigün yazarım inş. 

17 Aralık 2015 Perşembe

Selam...

  • Korkusuz cengaverimi almak için okula gittiğimde,kapıda biraz tombiş,pamuk gibi beyaz,güzel yüzlü bir teyze ile karşılaştım.İçten bir tebessümle selam verdim.Pamuk teyze güleryüzle selamımı aldıktan sonra,hayretle tanışıyormuyuz diye sordu.Hayır ama tanışabiliriz dedim.Pamuk teyzenin şaşırmasını çok yadırgamadım doğrusu.Çünkü insanlarda şöyle bir algı oluşmuş.(nasıl oluşmuş onuda bilmiyorum ya)Tanıyorsan selam verebilirsin.Yoksa yok.Aynısını kızçelerimde yapıyorlardı.Yolda yürürken tanımadığım birine selam verince,anneciğim o teyzeyi ablayı tanıyormusun diye sorarlardı.Bende selam vermek için illa tanımam gerekmiyor,müslüman tanımadığına da selam verir derdim.Artık tanımadığım birine selam verince sormuyorlar.Çünkü öğrendiler.Pamuk teyzeyle ayak üstü biraz konuştuk.Aslen buralıymış.Buralı olduğunu duyunca şaşırma sırası bana gelmişti.Zira pamuk teyze konuşmasıyla hiç bura halkına benzemiyordu.K.C.ile aynı sınıfta olan torununu almak için gelmişti.Tekrar selamlaşarak ayrıldık.Önce selam, sonra kelam.demişler Bir Müslüman olarak selam vermeyi çok önemsiyorum.Selam hakkında bir çok ayet ve hadis var.Selam güvene emniyete açılan kapı.Selamun aleyküm demek Allahın selamı üzerine olsun demektir.Selam mana itibariyle güven ve emniyet manası içerir.Selam verdiğinde, ey kardeşim,Allahın selamı üzerine olsun.Benim yanımda güvende ve emniyettesin.Allahın izniyle benden sana zarar gelmez.demiş oluyorsun.Bir hadisi şerifte peygamber efendimiz a.s Müslüman elinden ve dilinden başkasını emin olduğu kimsedir.buyuruyor.Konuyla alakalı bir başka hadisi şerif de Abdullah ibni amr ibni as r.a şöyle dedi.Bir adam rasul a.s islamın hangi özelliği daha hayırlıdır?diye sordu.Rasul a.s yemek yedirmen, tanıdığın tanımadığın herkese selam vermendir.buyurdu.Ve ben sevgili okur,selamla alakalı bu kadar şey yazdıktan sonra,yazmaya utanıyorum ama yazıcam.Çünkü benim yaşadığım mahcubiyeti yaşamanı istemiyorum.Çocukların okuluna giderken ve dahi gelirken,yolumuzun üstünde bir kumaş mağazası var.Ve bu dükkanın önünde 12 13 yaşlarında bir kız çocuğunu sandalyede otururken görüyorduk.Bir kaç kez gözgöze gelmekten başka bir kelam etmedik.Ve birgün ben çocukları okula bırakıp eve dönerken bu kardeşimiz ben yürür o oturur vaziyette iken,bana selam verdi.Aslında ortada bir usulsüzlük vardı ve bu usulsüzlüğe ben sebeb olmuştum.Çünkü selam vermenin adaplarında ilkönce binitli yayaya,yürüyen oturana,az, çok olan topluluğa selam verirdi.Yürüyen olarak benim ona selam vermem gerekirdi ve ben afedersiniz öküzlük yaparak onu görmezden gelmiştim.Ne kadar yobazım değil mi?Peygamber efendimize on sene hizmetçilik yapma şerefine nail olan enes bin malik hazretleri r.a. çocuklara selam verir, rasulullah böyle yapardı derdi.Şimdi o kardeşimi kocaman bir tebessüm ve mahcup bir edayla selamlıyorum.SELAM VE DUA İLE

14 Aralık 2015 Pazartesi

TUT ELLERİMDEN EY UMUT

  • İçimde büyütürüm seni,dualarla beslerim.Çektiğim besmele ninnidir sana,bir bebek gibi başında beklerim.EY UMUT, arala kapıları,göster yüzünü.Bir çıkmaz girdaptayım,tattım hüzünü....Dayandığım dalımsın, ağacımsın,yüreğime sal kökünü.Kanatlarından tutunayım,gökkubbeye çıkar beni.Bir tebessümün de yeter,yoksa bu ahhhh yıkar beni.Sus.Sakın söyleme varsa bile,bildiğin gerçekleri.Ben sana güvendim sana dayandım,karlı boranlı benliğimin....yeşillensin etekleri.Ey umut söyle,büyütmelimiyim seni,yoksa üstüne basıp ezmelimi? Haftamız hayrolsun,hayırla geçsin kıymetli kardeşlerim.Başdöndürücü bir hızla geçiyor zaman.Bir bakmışım pazartesi,bir bakmışım cuma.Ömürde öyle geçip gidiyor.Rabbim ömür sermayesini,O,nun razı olduğu bir şekilde tüketmemizi nasib etsin. Tut ellerimden ey umut  ben buraya yazı gibi yazdım.Lakin  ben bunu şiir gibi yazmışım defterime.Benim kara kaplı bir defterim var, nerde güzel bir şeyler okurum,hemen kaydederim.Malum söz uçar,yazı kalır..Hasılı dizeler bana ait değil.Paylaşmak istedim.Yazı gibi yazmamın nedenine gelince,arkadaşlar serde ihtiyarlık var bu bir,ikincisine gelince teknolojiden hiç demeyim,pek anlamıyorum.Alt satıra kendim istediğim vakit geçemiyorum.Sayfamda teknik bakımdan çok emeği olan,sevgili bilişimci hocam,S.O.S.yardımınızı bekliyorum.Blog yazmak neyimeyse dediğimde,dur bakalım ihtiyar hafız,hiç kimse bu işe çok iyi bilerek başlamıyor. diyerek beni motive etti.Teşekkürler hocam.İyiki sizi tanımışım.Rabbimizin kelamı hepsi birbirinden güzel.güzel bir ayetle sizi başbaşa bırakıyorum.ÜZÜLMEYİN,GEVŞEMEYİN.İNANIYORSANIZ,EN ÜSTÜN SİZSİNİZ.ALİ İMRAN 129. AYET SELAMETLE 

12 Aralık 2015 Cumartesi

kitab okumanın zararları

Başlığı okuyan arkadaşların kitap okumanın ne gibi zararları olabilir ki? dediklerini duyar gibiyim.Var efendim bal gibi de var. Müsaadenizle anlatayım. 8 çocuklu bir ailenin 3. çocuğuyum. İlkokulu bitirdikten sonra Kur'an kursuna giderek Kur'an öğrendim. Ben o sene kuran kursuna giderken bulunduğum şehirde ilk defa yatılı hafızlık kursu açılmıştı.O sene çok güzel kuran öğrenmiştim.(kimin talebesiydim:)Hocam hürmetler ellerinizden öperim.Hafız olmak istiyordum.Ama maddi durumumuz müsait değildi.Babama hafızlık yapmak için,yatılı kuran kursuna gitmek istediğimi söyledim.Babam haklı olarak istenen ücreti ödeyemeyeceğini,ancak burs olursa olabileceğini söylemişti.Müftülük kuran kursunun karşısında idi.Bir gün kurstan çıktıktan sonra,müftülüğe gitti.Henüz 12 yaşında idim.Utana sıkıla içeri girdim. Müftü yardımcısı beni gördü ve buyur kızım ne istiyorsun,dedi.Bende müftü beyle görüşmek istediğimi söyledim.Beraber müftü beyin odasına girdik.Müftü yardımcısı hocam bu hanım kızımız sizinle görüşmek istiyormuş dedi.Müftü bey bana buyur kızım anlat seni dinliyorum dedi.Bende hafızlık yapmak istadiğimi,maddi durumumuzun müsait olmadığını söyledim.Müftü bey babamın ne iş yaptığını ve nerede çalıştığını sordu.Babamın iş adresini verdim.Belliki müftü bey tahkikat yaptıracaktı.Bana ev telefonunu bırak, bizden haber bekle dedi.Ben numaramı bırakıp musade isteyip çıktım.Bu arada her telefon çaldığında heyecanla ben koşuyordum.Neyse kısa bir sure beklediğim haber gelmişti.Müftülükten aradıklarını  ve yatılı kuran kursuna gidip kaydımı yaptırabileceğimi söylüyorlardı.Çok sevinmiştim.Hazırlıklarımız bitmiş,yola koyulmuştuk.Çok karmakarışık duygular içerisindeydim.Bir yandan ilk defa evden ayrılmanın hüznü,bir yanda hafızlık yapabilecek olmanın sevinci.Kuran kursuna gidip yetkili kişi ile görüşüp kaydımı yaptırdık.Müdire hanım eski öğrencilerden birini çağırıp,bana yatakhanemi ve sınıfımı göstermesini söyledi.Önde eski öğrenci arkada anneciğimle ben ilkönce yatakhaneye giderek eşyalarımı yerleştirdik.Daha sonra sınıfa inerek hocamla tanıştık.Okuyuşuma baktı beğenerek hemen başlayabilirsin dedi.Annemle vedalaşıp sırama geçtim.Hemen birici cüzün yirminci sayfasını ezberlemeye başladım.Aşkla şevkle ders çalışıyordum.Hocam benden,ben hocamdan memnundum.Fakat bu durum fazla uzun sürmedi.Yanılmıyorsam hafızlığın yarısına yaklaşmıştım.Kuran kursuna bir kütübhane açılmştı.Okumayı çok seviyordum.Allah selamet versin Şule yüksel şenlerin huzur sokağı adlı romanını 5.sınıfta iken okumuştum.Kütübhane ikindi namazından hemen sonra açılıyor,bir saat sonra kapanıyordu.Ve sadece kütübhanede kitab okuyabiliyordun.Dışarı çıkarmak yasaktı.O yıllar çok popüler bir yazar vardı Ahmed Günbay Yıldız.Başladığım romanları bırakamıyordum.Gizlice kütüphaneden dışarı çıkarıp,ders çalışmam gereken zamanlarda roman okuyordum.Kuran sıranın üstünde açık,roman sıranın altında ben ders çalışıyormuş gibi yapıp,roman okuyordum.Çok zekiydim,zekiliğime güvenip nasıl olsa dersimi yaparım deyip habire kitab okuyordum.Ama hafızlık emek istiyor,fedakarlık istiyordu.Emeğin aşkla yoğrulasıydı,hafızlık.Derslerim bozulmuştu.Hocam durumu farketti,hatta bir veli toplantısında çok zeki ama işe yaramıyor,kitab okumaktan ders çalışamıyor diye anneme şikayet etmişti beni.Ama bende bir düzelme yoktu.Şöyle böyle zayıf bir şekilde bitirmiştim.Herkes bana hafız hafız diyordu.Ama ben bu unvanı hakketmediğimi düşünüyordum.Ben hafıza hafız demem ezbere mukabele okumadıktan sonra.Bu arada babamın işi nedeniyle İstanbula taşınmıştık.Hafızlığım içimde kanayan bir yaraydı.Geleneksel arabçanın öğretildiği,bir medreseye giderek islami ilimler tahsil ettim.İçimdeki huzursuzluk gitgide artıyordu ne zaman birşeyler yapacak olsam, hafızlık tabiri caizse celalli bir kumandan edasıyla önüme dikilip dur bakalım nereye gidiyorsun.diyorduBaktım olmayacak tekrar için,yeniden öğrenci olarak kursa gittim.Yeni hafızlık yapıyor gibi hafızlık yapıyordum.Erken yatıyor,teheccüt vakti kalkıyordum.İnsan için ancak çalıştığı vardır. necm suresi 39. ayet Rabbim çalışmamın  gayretimin semeresini vermişti.Hafızlık benim için dünyada bile çok büyük nimetti. Ahirettekilerini düşünemiyordum bile.Hafız olan eşim,daha beni görmeden hafız olduğum için bana talib olmuştu. Rabbim nasib etti evlendik.Rabbim isteyen herkese hayırlısını versin,peşipeşine sağlıklı üç evlat verdi.Siz adına ister tembellik deyin,ister ihmalkarlık,ister dünya meşakkatleri deyin,ben tam on sene kuranı elime sadece ramazan ayında mukabele okumak için almıştım.Rabbimin şefkat tokadı gecikmedi.Maddi manevi bir çok sıkıntılarım oldu.Bir arkadaşım bana,Allah ile olan yakınlığını artır,mesela hafızlığını tekrar edebilirsin diye bir tavsiyede bulundu.Arkadaşımın tavsiyesine uyarak tekrara başladım.3 çocuk, ev işleri çocukların dersleri derken 8 ayda tekrarı bitirdim.haziran ayındaki hafızlık tesbit sınavlarına katılarak,komisyondaki hocaların tebrik ve takdirleriyle sınavı kazandım.Sınava giren kardeşlerim bilirler,heyecan yatışsın diye sınavdan önce bazı sorular sorarlar.Nerde yaptn? ne zaman yaptın?Kime dinlettin?Küçükken yapıp,ara verdiğimi evde tekrar edip eşime dinlettiğimi,evli ve üç çocuğum olduğunu 8 ay önce tekrara başladığımı söyleyince,sınav sonrası evli ve üç çocuğun olduğu halde  çok güzel yapmışsın dediler.Bütün bunlar Allahın yardımıyla idi.Hocamın(eşim)desteğini gözardı edemem Allah razı olsun ondan.Sınavdan 15 gün sonra ramazanı şerif ayı gelmişti.En büyük hayalim ezbere mukabele okumaktı.Ve ben hayalime kavuşmuştum.İşte böyle ey sevgili kari(okuyucu)bu kadar zorluklarla elde ettiğim hafızlığım bir yana,dünya bir yana.Ben düştüğüm yerden hafızlığımla ayağa kalktım.Sen düşmeden devam et Allahın şefkat tokadını bekleme.İşte tamda bu sebeble anlattım ihtiyar hafızın hikayesini.Dünya geçici,ahiret hayatı baki.Hafızlık sana bir emanettir,emanete sahip çık.Hafızlığı unutmak çok büyük bir vebal sende biliyorsun.Ben bugün 13. cüzü verdim.Sende bismillah de ve başla.İnsan hayallerle yaşar.Şimdi en büyük hayalim ana babaları hafız olan evlatlarımın hafız olması.Aile boyu yani:)İyiki hafız olmuşum.Başta kendi çocuklarım olmak üzere,etrafımdaki herkese hafızlığın faziletinden bahsediyor yapmaları için teşvikte bulunuyorum.Bu nimetten mahrum olmayın kardeşler.Ahirete hafız olmadan gitmeyin.Rabbim, lafzının hafızı olduğumuz kelamının,manasının muhafızı eylesin,İlmiyle amil,ameliyle halis,hıfzıyla kari olup,dünyayı bir kandil gibi aydınlatan kullarından eylesin.Amin SELAMETLE

10 Aralık 2015 Perşembe

Telefonsuz bir hayat

        Mümkün mü? Aslında gayret edersek belki bunu başarırız. Araçları amaç haline getiren bir toplum   olarak biraz zorlansak da istedikten sonra yapamayacağımız şey yok. Cep telefonunun hangi yılda icat edildiğine dair bir bilgim yok. Nettenden araştırmadım. Galiba doksanlı yıllarda.Babamın  işi nedeniyle doğduğum büyüdüğüm şehirden İstanbul'a taşındıktan bir kaç sene sonra duymuştuk. Kablosuz telefon elinde nerde olursan ol iletişim halinde olabiliyordun. Toplu taşıma aracında bir yere giderken bir ses duydum telefon sesi yirmili yaşlarda genç bir çocuk. Cebinden çıkardığı telefonla konuşuyordu. Şaşırmış ve hayret etmiştim. Subhanallah. Allah'ım senin verdiğin akılla kulların bunu da icat etmiş demiştim. Yararları yok mu? Olmaz mı? Ama galiba zararları daha çok. Zamanı boşa harcamak. Harama daha çabuk ulaşmak (gayri ahlaki ilişkilerde) elindekini beğenmeyip yeni çıkan modeli almak için ebeveyni bunaltmak. Hanımlar ve beylerin sanki hayat ondan ibaretmiş gibi ellerinden düşürmemeleri, daha neler neler. Hep bir bereketsizlikten şikayet eder dururuz da,sebebini hiç araştırmayız. Bir hadisi şerifte Allah c.c, "Bir evin rızkını bereketini karıkoca arasındaki muhabbette gizlemiştir",der. Demek ki bereketsizliğimizin nedeni muhabbetsizliğimizmiş. N'olur beyler eve gelince telefonunu şarja takıp bıraksa. Güzel bir sohbet eşliğinde ailece akşam yemeği yense. Karşılıklı hal hatırdan sonra gün içinde yaşanılanlardan bahsedilse. Gurbet ellerde eşi ve çocuklarından başka kimsesi olmayan,akşama kadar çocukların kavgalarından ve ev işlerinden yorulan,bedenini ve ruhunu onarmak için kocasının yolunu bekleyen hanımın gönlü alınsa. Bana göre mucize içecek çay eşliğinde muhabbetin dibine vurulsa. Ailece bir aktivite yapılsa kitap okumak oyun oynamak gibi. Aynı şekilde hanımlar da eşlerinin geleceği saatlerde netten ve cepten ırak olsa. Gün içinde yapması gereken işleri yaptıktan sonra mümkünse eşi ve çocukları yokken baksa bakacaklarına. F TİPİ CEZAVİNE DÜŞTÜK ALLAH KURTARSIN, diye yorum yazıyorlarmış hanımlar fesbukta. Bu duaya bizde amin diyelim ne diyelim. Düşmek de kurtulmak da sizin elinizde .Allah düşürmesin. Haddi aşmadan dengeli şekilde.Müslüman her işinde dengeli olmalıdır.Allah c.c bize akıl vermiş.Yunus suresi 100. ayette "Allah azabı akıllarını güzelce kullanmayanlara verir" buyuruyor rabbimiz. Kendisinden çokça istifade ettiğim hocaannemin dediği gibi gayri akil telefonlara dönüş yapsak muhteşem olmazmı? Ne güzel olurdu değil mi? Galiba çok şey istiyorum. olsun istemek bizden vermek Allahtan. Telefondan azade bir hayat, hayali bile güzel. SELAMETLE

Özel İnsanların Güzel Annelerine

         Geçtiğimiz hafta 3 Aralık Dünya Engelliler Günü kutlandı. Engelli ve yakınlarının yaşadığı zorluklara dikkat çekmek adına güzel bir etkinlik. Aileye yeni bir fert katılacağını duyduğumuz zaman ki -aslında bu da ayrı bir post konusu-. Kısaca değineyim. Bu yazımı okuma ihtimalleri çok düşük bazı blog yazarları okuduktan sonra bana ateş püsküreceklerdir. (Ne var yani bir kadının hamile olduğu sevincini paylaşmasında nasıl bir sakınca olabilir? Sonuçta anası belli babası belli. Bu kadarına da pes doğrusu) dediklerini duyar gibiyim.Zaten anası babası belli olacak, aksi dinimizce haram ve büyük günahlardan. Müslüman bir hanım Allah c.c ona bir evlat bahşedeceğini öğrendiği zaman Allaha şükretmeli ve kendisine namahrem olan kimselerin duymaması konusunda azami dikkatli olmalı. Bu günah değildir. Bu durum daha anne karnındaki çocuğun mahremiyet duygusu açısından çok önemli. Neyse konunun oldukça dışına çıktığımın farkındayım. Sadede gelirsek hamile olduğunu duyduğumuz kardeşimize Allah c.c tamamına erdirsin. Sağlıklı bir şekilde kucağına almanı nasib etsin diye dua ederiz. Anne adayı için hamilelik süresi zaten fiziki anlamda zahmetli bir durum. Bkz.lokman suresi 14. ayeti kerime. Bunun birde psikolojik zahmeti var ki, çocuğu doğana kadar anneler tabiri caizse dokuz doğururlar. Acaba çocuğum fiziksel ve zihinsel olarak sağlıklı doğacak mı? Fiziğinde ve zihninde bir sorun olursa naparım? Kaldırabilir miyim? Bir sürü evhamlar. Sağlıklı çocuk dünyaya getirmek kimsenin marifeti olmadığı gibi, engelli çocuk dünyaya getirmek de kimsenin kabahati değil. Sonuçta biz bu dünyaya imtihan için gönderildik. Herkes bir şekilde bir şeylerle imtihan ediliyor. Rabbim imtihanımızı kolaylaştırsın. Kaldıramıyacağımız yük yüklemesin.Bu bağlamda dualarımdan hiç eksik etmediğim canım anneme (bende bir engelli ablasıyım) çok kıymetli hazırlık hocam Bahriye hocama, fedakar komşum Aysuna, hassas kalpli Hatice ablama(eşi bundan iki sene evvel bir kurban bayramı arefesi akşamı geçirdiği beyin kanaması sonucu oda özel bir insan oldu) ve tüm özel insanların güzel yakınlarına olağanüstü yardım etsin. İmtihanlarını kolay etsin. Rabbim sağlık sıhhat güç kuvvet versin. Cennetinde cemaliyle ikramda bulunsun inşallah.Unutmayalım ki,her sağlıklı insan bir engelli adayıdır.SELAMETLE

ihtiyar hafızın günlüğü

Besmele her hayrın başıdır ve dahi bizde besmele ile başlarız.Bismillahirrahmanirrahim, oku seni yaradan rabbinin adıyla oku. Oku ki o seni kan pıhtısından yarattı. Oku, zira rabbin sonsuz kerem sahibidir. O insana kalemle bilgiyi  kaydetmeyi öğretti. O insana bilmediklerini öğretti. Alak suresi 1ve 5.ayetler bizleri oku emrine muhatap kılan okumayı ve kalemle yazmayı öğreten Allah'a (c.c) hamdolsun. "Bence herkes blog yazmalı kendini ve dahası kendine iyi geleni bulmak için yazmalı." diyor. Ben demiyorum deli annem diyor ve devam ediyor. Öyle birşeyki bu iş başlarken niyet dahi yoksa bir anlık heves de olsa, hatta taklit ile başlanıyorsa da devam etmeli. Başladığımız yerde aklımızdan geçenler ne denli soğuk kuru ve mat ise yürürken karşımıza çıkanlar da tam aksine tahmin edilemeyecek denli renkli ve hayalsi olabiliyor. Pek ala zira dediğim gibi yazmak kendi başına tılsımlı. Bir kimsenin blog yazmaya başlarken ben şöyle olacağım amanda harika işler yapacağım dediğini sanmıyorum. Bir şekilde istikrarla yapılınca sebat ve emek olunca dahası kişi kendini, kendine iyi geleni bulunca iyi şeyler kendiliğinden gerçekleşiyor ve yollar açılıyor.Yazının tamamını okumak isteyen meraklılarına neden blog yazmalı (http://deli-anne.com). Deli anne demişken  ondan bahsetmeden geçemeyeceğim. Nerden buldum, nasıl buldum bilemiyorum ama bildiğim tek şey var iyi ki bulmuşum. Yeni keşfettim, bir çok yazısını okuduğum gibi okumadığım yazıları da var. Onları da fırsat buldukça okuyacağım inşallah. Özeleştirileri, itirafları, sorguladıkları tecrübeleri içten ve samimi. Yaptığı duaları, her şeyi bir şükür vesilesi yapması, en ufak birşeyde bile tefekkür etmesi, beni benden alan  o harika manzara resimleri, her an Allah'ı tezekkür edip teşekkür etmesi cidden ufkumu açtı ve beni yazmam için yüreklendirdi. Teşekkürler deli annem. Senden öğreneceğim daha  çok şey var. Takipteyim. Vakit buldukça takip ettiğim bloglar var. Ciddi manada istifade ettiğim bir kaç blog var. Bunlardan da bilahare bahsedicem inşallah. Beni silkeleyen kendime getiren nerede okuduğumu ve kime ait olduğunu hatırlayamadığım bir sözle son veriyorum. Dünün üzüntüleri ve yarının endişeleri ile donatılmış bir kalpten bugün bir şey bekleme. Allah var, gam yok.